degisti.com

zamanla her şey değişir…

Archives Ocak 2011

Sultanahmet Camii Külliyesi

Sultanahmet Camii Külliyesi, kendi adıyla anılan semtte, Ayasofya Müzesi’nin( http://www.degisti.com/index.php/archives/5873 ) karşısında yer alır. Mimarı, Mimar Sinan öldükten sonra baş mimarlığa getirilen Sedefkar Mehmet Ağa’dır. I. Ahmet tarafından 1609 yılında büyük bir törenle yapımına başlanmış ve 1616 yılında tamamlananmış olan Sultanahmet Külliyesi, İstanbul’daki en büyük külliyelerden biridir. Ayrıca külliyenin Osmanlı klasik mimari anlayışının son örneklerinden biri olması, yapıya ayrı bir değer katmıştır.

Yapı yabancılar tarafından “ Mavi Cami” olarak da bilinir. Bu cami emsallerinin hiçbirinde olmadığı kadar aydınlık ve ferahtır. Üç sıra halinde duvarlarda, yarım, merkezi ve köşe kubbelerin kasnaklarında açılmış sayısız pencereden ışık alan caminin, duvarlarını kaplayan çini ve kalem işi süslemelerindeki hakim renk olan mavi, camiye bu ismin verilmesinde sebep olmuştur.

Bu anıtsal cami için Evliya Çelebi’nin yazdığına göre; yedi saray(Mehmet Paşa Sarayı, Ayşe Sultan Sarayı vb.) yıktırılmıştır. Külliyenin ana yapıları; cami, imaret, medrese, hünkar kasrı, hamam, çeşme, darüşşifa, sıbyan mektebi, arasta, sebiller, kiralık odalar, evler ve mahzenlerdir. Külliye yapıları, Akarat-ı Vakf-ı Şerif’de ayrıntılı olarak verilmiştir.

Sultanahmet Camii, kareye yakın iki plandan oluşmaktadır; bunun birini avlu diğerini de harim meydana getirmektedir. Yapı yüksek bir su basman üzerindedir. Mimar Mehmet Ağa’nın, camiin zeminini yer seviyesinden yükseltmesi, yapının Ayasofya’dan daha yüksek görünmesini istediği şeklinde yorumlanabilir. Bunun için, camiin yalnız iç avlu ve harimi için bir set yapılmıştır.

Read More

Rumeli Hisarı

Rumeli Hisarı, adını verdiği semtte (http://www.degisti.com/index.php/archives/2588), Yahya Kemal Caddesi üzerinde yer alır. Anadolu Hisarı`nın(http://www.degisti.com/index.php/archives/139) karşısında, İstanbul Boğazı`nın(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) en dar ve akıntılı kısmında inşaa edilmiş, muhteşem bir eserdir. Fatih Sultan Mehmet tarafından, İstanbul’un fethinden önce, boğazın kuzeyinden gelebilecek saldırıları engellemek için yaptırılmıştır. Rumeli Hisarı’nın adı Fatih vakfiyelerinde Kulle-i Cedide, Neşri tarihinde Yenice Hisar, Kemalpaşazade Aşıkpaşazade ve Nişancı tarihlerinde Boğazkesen Hisarı olarak geçmektedir.

Hisarın yapımına 15 Nisan 1452′de başlanmıştır. Her bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş, deniz tarafına düşen bölümün inşaasını da Fatih Sultan Mehmet bizzat kendisi üstlenmiştir. Denizden bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin yapımına Zağanos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına da Halil Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de, bu paşaların isimleriyle anılmaktadır. Hisarın inşaası 31 Ağustos 1452′de tamamlanmıştır. Rumeli Hisarı 30 dönümlük bir alanı kapsamaktadır. 90 gün gibi kısa bir sürede tamamlanan hisarın, üç büyük kulesi dünyanın en büyük kale burçlarına sahiptir.

Read More

Nusretiye Camii

19. y.y.’ın büyük selatin camilerinden biri olan Nusretiye Camii, Tophane Cami olarak da bilinir.III. Selim tarafından, Tophane-i Amire’deki (http://www.degisti.com/index.php/archives/20416)Arabacılar Kışlası’nda yaptırılan cami 1823’de yanınca, yerine II. Mahmut,mimar Kirkor Balyan’a, bugünkü camiyi yaptırmıştır. Hacı Mıgırdiç Çarkyan’ın ikinci kalfa ve resimcibaşı olarak çalıştığı caminin inşaası üç yıl sürmüş, yapı 8 Nisan 1826’da büyük bir törenle açılmıştır. Caminin tamamlanmasından kısa bir süre sonra “Vaka-i Hayriye” nin patlak vermesi ve sonunda yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla,II.Mahmut bu yeni camiye, zafer anlamına gelen “Nusretiye” adını vermiştir.

Barok ve rokoko ile ampir üslupları arasında bir geçiş yapısı olan cami, yüksek bir su basmanı üzerine inşaa edilmiş, yerden 2m. yüksek sütunlar üzerine oturtulmuştur.Yapı genel olarak, kare planlı bir harim, buna eklenmiş bir mihrap nişi, harimin doğu ve batısında bulunan içe kapalı dışa açık yan galeriler,harimin giriş tarafında yer alan içe açık bir galeri,bu bölümün önünde bulunan son cemaat yeri,giriş cephesi tarafında batıda hünkar mahfili ve bunun batı yan galeri üzerindeki uzantısı,doğuda cami personelinin konutu ve hünkar mahfiliyle personel konutu birimlerinin içeri çekilmiş köşelerinde yükselen minarelerden oluşmaktadır.

Read More

Kuleli Askeri Lisesi

Kuleli Askeri Lisesi, Çengelköy(http://www.degisti.com/index.php/archives/4037) ile Vaniköy arasında, Kuleli Caddesi üzerinde yer alır. Yapı II.Mahmut döneminde kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin kışlası olarak 1828’de inşaa edilmiştir.

Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) İstanbul’u aldığı zaman Kuleli’nin şimdi bulunduğu yerde, içerisinde bir manastır ile bir kule bulunan “Papaz Korusu” isimli bir koru varmış. Yavuz Sultan Selim döneminde (1512-1520) bu manastır yeniçerilere kışla olarak verilmiş ve bölgeye “Bostancıbaşı Odaları” denmiştir. Kışlanın bahçesi de güzelliğinden dolayı zaman içinde “Kuleli Bahçesi” olarak nam salmıştır.

Şehzadeliği zamanında gezmek için sık sık buraya gelen Kanuni Sultan Süleyman (1520-1577) padişah olunca burada yüksek kuleli bir saray ile dokuz katlı ve her katı fıskıyeli havuzlarla süslü bir bahçe yaptırmıştır. Sultan Ahmet III (1703-1730) zamanında bu bahçe has olarak kendisine verilmiş, yine bu dönem Bizans devrinden kalan kule yıktırılmıştır.

1720’de Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın damadı Kaymak Mustafa Paşa tarafından sahilde bir camii yaptırılmıştır.( http://www.degisti.com/index.php/archives/6216 )

Sultan II.Mahmut döneminde(1808-1839, Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin kışlası olarak, 1828’de inşaa edilen tek katlı ahşap süvari kışlası, Kuleli Askeri Lisesi’nin ilk yapısı olmuştur.

Sultan Abdülmecit devrinde 1844’de tamamen yanan bu ilk yapının yerine, 1847 yılında yarı ahşap, yarı kagir yeni bir bina yapılmıştır. İki tarafında kuleleri olan yeni yapı, bu tarihten sonra “Kuleli Kışla” olarak anılmaya başlanmıştır. Bu esnada su yolları tamamlanarak kışlanın su işi de halledilmiştir.

Read More

Kız Kulesi

Kız Kulesi, İstanbul Boğazı’nın(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) Marmara Denizi’ne yakın kısmında, Salacak’ın 150-200m. açıklarında yer alan küçük bir adacık üzerine inşaa edilmiş olan yapıdır. İstanbul’un simgelerinden biri olan Kız Kulesi’nin ne zaman yapıldığı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, bazı kaynaklarda kulenin geçmişinin M.Ö. 411’e kadar indiği görülür.

Bu kayalık ve üzerindeki kule, mitolojide bir takım efsanelere konu olmuştur. Bu efsanelere göre de, dönem dönem farklı isimlerle anılmıştır. Antik Çağ’da “Arkla” (küçük kale ) ve “Damialis”(dana yavrusu)adları ile anılan Kız Kulesi, bir ara da “Tour de Leandros”(Leandros’un Kulesi) ismi ile ün yapmıştır.

Mitolojik bir hikayeye göre; Tanrı Okeanos’un oğlu İnakhos’un kızı olan İo, bir inek kılığında, karnında Zeus’un çocuğunu  taşırken bir yolculuğa çıkar. Kuzguncuk’tan başladığı yolculuğu sırasında Damialis adı verilen bu kayalıkta dinlenir sonra karşı kıyıdaki Byzantion’a geçer. Bu efsaneye dayanarak, kayalık “Damalis ve Arcla” adını alır.

Kız Kulesi efsaneleri içinde en popüler olanı, Ovidius’un yazdığı bir aşk efsanesi olan Leander’in hikayesi dir. Leandros Efsanesi’ne göre; Afrodit Tapınağı’nın rahibelerinden olan Hero ile Leandros bir tören sırasında tanışıp, birbirlerini aşık olurlar. Evlenmesi yasak olan Hero, Leandros’dan ayrılmak zorunda kalır ve Kız Kulesi’ne kapatılır. Hero her gece bir fener yakarak, karşı sahilden yüzerek kendisini görmeye gelen Leandros’a yol göstermektedir. Fırtınalı bir gecede Hero’nun yaktığı kandil söner ve yolunu kaybeden Leandros, boğazın akıntısına kapılarak denizde kaybolur. Ertesi günün sabahı, sevgilisinin sahile vurmuş cesedini gören Hero da kendini kuleden azgın sulara atar ve ölür.

Bir başka popüler efsane de; Prenses Efsanesi’dir. Vaktiyle bir falcı, şehrin kralına; kızını bir yılanın zehriyle öleceği kehanetinde bulunur. Kızını çok seven kral, onu korumak için Salacak açıklarındaki kayalıklara bir kule inşaa ettirir ve kızını bu kuleye yerleştirir. Günlerden bir gün, şehirden kuleye gelen bir meyve sepetinden çıkan yılan, kızı sokar ve kız ölür.

Kız Kulesi’ne ait bir diğer efsanesi de Battal Gazi Efsanesi’dir. Battalgazi tekfur’un kızına aşık olur. Tekfur kızını Battalgazi’ye vermek istemez. Bu sebeple kızını bu kuleye yerleştirir. Battal Gazi kuleyi basıp kızı alır ve atına atlayıp kızla birlikte Üsküdar’dan uzaklaşır. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünün bu efsaneden kaynaklandığı rivayet edilir.

Read More

Karaköy

Boğaziçi’nin(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) Avrupa tarafında, Haliç’in(http://www.degisti.com/index.php/archives/5934) ağzında yer alan Karaköy, Beyoğlu ilçesine bağlı bir semttir. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde, bölgede Karai Musevileri’nin yaşaması dolayısıyla buraya “Karailerin köyü” denmiş, bu deyiş zamanla Karaköy’e dönmüştür.

Tarih boyunca bir liman ve ticaret merkezi olma özelliğiyle ön plana çıkan Karaköy, Bizans zamanından beri bir limana sahiptir. Yaklaşık olarak 1000 yılında Bizanslılar, Cenovalı tüccarlara bu bölgede yerleşme ve iş yapma iznini vermiştir. Cenovalılar kendilerini ve ambarlarını korumak için birçok dayanıklı istihkamlar yapmışlardır, ki Galata Kulesi, görülebilen duvarlardak, en yüksek ve en kuvvetli noktadır.

İstanbul’un fethinden hemen sonra bölgede Cenevizliler, Venedikliler, Katalanlar, Rumlar, Ermeniler, Gürcüler, Osmanlılar ve Yahudiler görülürken, 1478 yılında bölge nüfusunun hemen hemen yarısının müslüman olduğu görülür.1500’den itibaren ise daha çok, İspanyol engizisyonundan kaçan Sefarad Yahudileri, buraya yerleşmiştir.

Karaköy, 1854-1856 Kırım Savaşı zamanında, Britanyalıların, Fransızların, İtalyanların akınına maruz kalmıştır. Rıhtım yetersizliği, ordunun ve askeri ekipmanlarının boşaltılmasını zorlaştırmış, hatta bir Fransız şirketi Karaköy’e iskele yapmak istemiştir. 19. yüzyılın sonlarında Karaköy bölgesi, bankaların ve sigorta şirketlerinin toplanma yeri olmuş; Osmanlı Bankası, İtalyan ve Avusturya sigorta şirketleri ile gayrimüslimlere ait muhtelif bankalar peş peşe açılmıştır.

Read More

Kapalıçarşı

64 cadde ve sokağı , 2 bedesteni , 16 hanı , 2195 atölyesi, 18 çeşmesi, 2 bedesteni, 12 mesciti, 12 deposu, 1 okulu, 1 hamamı, yaklaşık 3600 dükkanı ve 22 kapısı  ile dünyanın en eski ve en büyük alışveriş merkezi olan Kapalıçarşı, Nuruosmaniye, Mercan ve Beyazıt arasında yer alır. Çarşı, İmparatorluk Devri’nde, ülkedeki diğer kapalı çarşılardan ayrılması için “Çarşu-ı Kebir” , yani “Büyük Çarşı” olarak anılırdı.

Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Kapalıçarşı’nın temeli 1461 yılında atılmıştır. 1461 Kapalıçarşı’nın kuruluş yılı olarak kabul görse de asıl büyük çarşı Kanuni Sultan Süleyman tarafından ahşap olarak inşaa ettirilmiştir. Bu ahşap çarşı 1546 senesinde, 1651 Sultan IV. Murat zamanında ve 1710’da II. Mustafa döneminde, üç yangın yaşamış ve tekrardan kargir olarak yaptırılmıştır.

Read More