degisti.com

zamanla her şey değişir…

Kız Kulesi

Kız Kulesi

Kız Kulesi, İstanbul Boğazı’nın(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) Marmara Denizi’ne yakın kısmında, Salacak’ın 150-200m. açıklarında yer alan küçük bir adacık üzerine inşaa edilmiş olan yapıdır. İstanbul’un simgelerinden biri olan Kız Kulesi’nin ne zaman yapıldığı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, bazı kaynaklarda kulenin geçmişinin M.Ö. 411’e kadar indiği görülür.

Bu kayalık ve üzerindeki kule, mitolojide bir takım efsanelere konu olmuştur. Bu efsanelere göre de, dönem dönem farklı isimlerle anılmıştır. Antik Çağ’da “Arkla” (küçük kale ) ve “Damialis”(dana yavrusu)adları ile anılan Kız Kulesi, bir ara da “Tour de Leandros”(Leandros’un Kulesi) ismi ile ün yapmıştır.

Mitolojik bir hikayeye göre; Tanrı Okeanos’un oğlu İnakhos’un kızı olan İo, bir inek kılığında, karnında Zeus’un çocuğunu  taşırken bir yolculuğa çıkar. Kuzguncuk’tan başladığı yolculuğu sırasında Damialis adı verilen bu kayalıkta dinlenir sonra karşı kıyıdaki Byzantion’a geçer. Bu efsaneye dayanarak, kayalık “Damalis ve Arcla” adını alır.

Kız Kulesi efsaneleri içinde en popüler olanı, Ovidius’un yazdığı bir aşk efsanesi olan Leander’in hikayesi dir. Leandros Efsanesi’ne göre; Afrodit Tapınağı’nın rahibelerinden olan Hero ile Leandros bir tören sırasında tanışıp, birbirlerini aşık olurlar. Evlenmesi yasak olan Hero, Leandros’dan ayrılmak zorunda kalır ve Kız Kulesi’ne kapatılır. Hero her gece bir fener yakarak, karşı sahilden yüzerek kendisini görmeye gelen Leandros’a yol göstermektedir. Fırtınalı bir gecede Hero’nun yaktığı kandil söner ve yolunu kaybeden Leandros, boğazın akıntısına kapılarak denizde kaybolur. Ertesi günün sabahı, sevgilisinin sahile vurmuş cesedini gören Hero da kendini kuleden azgın sulara atar ve ölür.

Bir başka popüler efsane de; Prenses Efsanesi’dir. Vaktiyle bir falcı, şehrin kralına; kızını bir yılanın zehriyle öleceği kehanetinde bulunur. Kızını çok seven kral, onu korumak için Salacak açıklarındaki kayalıklara bir kule inşaa ettirir ve kızını bu kuleye yerleştirir. Günlerden bir gün, şehirden kuleye gelen bir meyve sepetinden çıkan yılan, kızı sokar ve kız ölür.

Kız Kulesi’ne ait bir diğer efsanesi de Battal Gazi Efsanesi’dir. Battalgazi tekfur’un kızına aşık olur. Tekfur kızını Battalgazi’ye vermek istemez. Bu sebeple kızını bu kuleye yerleştirir. Battal Gazi kuleyi basıp kızı alır ve atına atlayıp kızla birlikte Üsküdar’dan uzaklaşır. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünün bu efsaneden kaynaklandığı rivayet edilir.

M.Ö. Kız Kulesi:  İstanbullu bir Rum olan araştırmacı Evripidis’in anlattığına göre, önceleri Asya sahillerinin bir çıkıntısı olan kara parçası, zamanla sahilden kopmuş ve Kız Kulesi’nin üzerinde bulunduğu adacık oluşmuştur. Kız Kulesi’nin üzerinde yer aldığı kayalıktan, ilk kez M.Ö. 411’deki Atina-Sparta savaşı sırasında bahsedilmektedir. Atina’nın galibiyeti ile sonuçlanan bu savaş sonrasında, Boğaz’ın Avrupa yakası Sparta, Anadolu tarafı ise Atina egemenliğinde kalmıştır. Atina, Boğaz’ın giriş-çıkışını kontrol altına almak için bu küçük kayalığın üzerine bir gümrük istasyonu kurmuştur. Makedonya Kralı Philippos Byzantion’a saldırı tehdidinde bulununca Atina, General Khares’in komutasındaki 40 gemilik bir donanmayı buraya göndermiştir. Bu sefer sırasında karısı Bous’u da yanında getiren Kheres, eşinin Hrispolis’de (Üsküdar) hastalanıp ölmesi üzerine onun anısına bu kayalığın üzerinde bir sunak ile anıt-mezar yaptırmıştır. Bu anıt mermer,kaideli bir sütun üzerinde yükselen, bronz veya altından olduğu söylenen bir dana heykelidir. Eski tarihçiler bu heykelin kaidesinde şu yazıtın bulunduğunu belirtmektedirler:

“ Inakhos’un ineğinin heykeli değilim, adını benden alamaz
Karşıdaki Bosporos denizi; bu ineği sürdü Pharos’a kadar
Yetkin Hera’nın öfkesi. Ama ben, Keklops’un soyundanım
Ölümüme kadar ve Khares’in eşiydim, onu izliyordum.
Kuşkusuz, Philippos’un gemilerine karşı.
Düve denildi bana şimdi Khares’in sevgili eşi,
İki anakaranın her ikisinde oturuyorum.”

M.S. 1110’lara gelindiğindeise bu küçük adacığın üzerindeki ilk belirgin kule, İmparator Manuel Comnenos tarafından inşa ettirilir. 1143 – 1178 yılları arasında hükümdarlık süren İmparator Manuel, şehrin savunmasına yardım için iki tane kule yaptırmıştır. Bunlardan birini Mangana Manastırı yakınına diğerini ise Kızkulesi’nin bulunduğu yere inşa ettiren İmparator Manuel, hem düşman gemilerini Boğaz’a sokmamak, hem de ticaret gemilerinin gümrük vergisi vermeden geçişine engel olmak için, iki kule arasına zincir bağlatmıştır.

Bizans Dönemi Kız Kulesi:   Daha önceleri zaman zaman harap olan ve yeniden onarılan Kız Kulesi, İstanbul’un fethi sırasında Venedikliler tarafından üs olarak kullanılır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u kuşattığında, Bizans’a yardım etmek için Venedik’ten Gabriel Treviziano komutasında gelen bir filo, burada üslenmiştir.

Osmanlı Dönemi Kız Kulesi:   Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet bu küçük kaleyi yıktırarak,yerine taştan, etrafı mazgallarla çevrili küçük bir kalecik yaptırır ve buraya toplar yerleştirir. Kaleye konulan bu toplar, liman içindeki gemiler için etkili bir silah olmuştur. Ancak kule, Osmanlı döneminde savunma kalesi olmaktan çok gösteri etkili bir silah olmuştur. Bugün gördüğümüz kulenin temelleri ve alt katın önemli kısımları Fatih devri yapısıdır.

Osmanlı dönemi boyunca Kız Kulesi’nin onarılarak ya da yer yer yeniden yapılarak yaşatıldığı bilinmektedir. 1510 yılında meydana gelen ve “küçük kıyamet” olarak anılan depremde, İstanbul’daki pek çok yapı gibi Kız Kulesi de büyük hasar görmüş, kulenin onarımı Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleştirilmiştir.

1600’lü yıllarda Fransız rahibi J. Grelot’un yaptığı İstanbul panoraması gravüründe Kız Kulesi dört köşe, etrafı mazgallı küçük bir kalecik şeklindedir. Evliya Çelebi ise her zamanki abartısı ile Seyahatnamesi’nde Kız Kulesi’nden şöyle söz etmektedir:“…kulenin karadan bir ok menzili mesafede, dört köşe ve seksen sıra yüksekliğinde, ikiyüz adım hacminde ve iki tarafa nazır demir bir kapısı vardır. İçinde dizdarlarıyla 100 adet muhafız neferi, sahilde 40 pare balyemez toplarıyla mükemmel bir cephaneliği vardır.”

Çevresinin sığ olması sebebiyle, 17. yüzyıldan sonra Kız Kulesi’ne bir de fener eklenmiştir. Bu tarihten itibaren kule, artık bir kale değil bir deniz feneri olarak hizmet vermeye başlamıştır. Kuledeki toplar da bu dönemde artık korunma için değil, merasimlerde selamlama için kullanılır olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra tahta geçmek için İstanbul’a gelen Şehzade Selim, Üsküdar’dan geçerken, Kız Kulesi’nden atılan toplarla selamlanmıştır. Bundan sonra uzun süre tahta geçen her Padişah için bu selamlama yapılarak, Padişah’ın tahta geçişi top atışları ile halka duyurulmuştur.

1719’da çıkan bir yangında, iç kısmı tamamen ahşap olan kule yanmış,1725’de şehrin Baş Mimarı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından kapsamlı bir onarımdan geçirilmiştir. Bu inşaat sırasında kulenin en üst katına çatısı sütunlara oturan bir camlı köşk eklenmiş ve etrafı duvarla çevrilmiştir. Kule 1734’de, Lale Devri’nin önemli mimarlarından olan Kayserili Mehmet Ağa tarafından bazı ilavelerle onarılmıştır.

Kız Kulesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş devrine girmesi ile tekrar savunma kalesi olarak kullanılmaya başlar. Daha önce eğlenceler ve kutlamalar için yapılan top atışları, bu dönemde tekrar savunma amaçlı yapılır. Kule, 1830-1831’de ise kolera salgınının şehre yayılmaması için karantina hastanesine dönüşür. Daha sonra 1836- 1837’de görülen ve 20-30 bin kişinin öldüğü veba salgını sırasında hastaların bir kısmı burada kurulan hastanede tecrit edilmiştir. Kızkulesi’nde tesis edilen bu hastanede uygulanan karantina ile salgının yayılması önlenmiştir.

Kulenin Osmanlı dönemindeki son büyük onarımı, II. Mahmut döneminde yapılmıştır. Kule’nin bugünkü şeklini veren 1832-33 yılındaki tadilat sonrasında, ünlü hattat Rakım’ın yazısı ile Kız Kulesi’nin kapısının üzerindeki mermere, Sultan II. Mahmut’un tuğrasını taşıyan bir kitabe yerleştirilir. Osmanlı-barok mimari tarzında yapılan bu restorasyonda, kuleye dilimli kubbe ve kubbe üzerinde yükselen bayrak direği ilave edilir. 1857 yılında bir Fransız şirketi tarafından kuleye yeni bir fener yaptırılır.

Cumhuriyet Dönemi Kız Kulesi:  1920 yılında fenerin lambası otomatik ışık sistemine kavuşur.   İkinci dünya savaşı döneminde Kızkulesi’nde yenileme çalışması yapılır. Kulenin çürüyen ahşap kısımları tamir edilir ve bazı bölümleri yıkılarak betonarmeye çevrilir. 1943’de yeniden büyük bir onarım geçiren kulenin, çevresine büyük kayalar yerleştirilerek, denize kayması önlenir. Bu arada kulenin oturduğu kayanın etrafındaki rıhtımda bulunan ambar ve gaz depoları kaldırılmış, yapının dış duvarları korunarak, içi betonarme olarak yenilenmiştir.

Kızkulesi 1959’da Askeriye’ye devredilmiş ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı, Boğazın deniz ve hava trafiğinin denetlenmesini sağlayan bir radar istasyonu olarak kullanılmıştır. 1965’de “ Deniz Kuvvetleri Tesisi Mayın Gözetleme ve Radar İstasyonu” olan binanın zemin katında mutfak, ısı santralı, jeneratör odası, üst katlarında ise operasyon odası, radyo-link santralı, alıcı-verici odası ve film odası gibi kısımlar eklenmiştir. Binanın kule bölümündeki katlarda ise, personelin yatakhaneleri ve çalışma odaları görülür. Çatıya ve kuledeki terasa ise radarlar yerleştirilmiştir. 1982’den itibaren bina, Deniz Kuvvetleri’nden Türkiye Denizcilik İşletmesi’ne devredilmiş, Deniz Yollarının Kasımpaşa’daki deposu yıkılınca; tersanelerde uzun süre bekleyen gemilerdeki haşere ve fareleri öldürmek için kullanılan siyanür burada depolanmıştır. Kuledeki zehir 1990’da boşaltılmış ve 1992’de Kız Kulesi’nin mülkiyeti Hazineye devredilmiştir.

Günümüzde Kızkulesi:   1995 yılında Hamoğlu Holding tarafından 49 yıllığına işletmesinin alınmasıyla, Kızkulesi’nin restorasyon süreci başlar. Binlerce yıllık gizemli bir tarihe sahip olan yapı, kendine özgü kimliğine ve geleneksel mimarisine sadık kalınarak restore edilir; 5 kat ve 1 asma kattan oluşan mekanıyla 2000 yılında kapılarını ziyaretçilere açar. Bugün gündüzleri kafe-restoran, akşamları ise özel restoran olarak yerli ve yabancı ziyaretçilerine hizmet veren Kız Kulesi, düğün, toplantı, , iş yemeği gibi pek çok özel davet ve organizasyona da ev sahipliği yapmaktadır. Mekanın üçüncü, dördüncü ve beşinci katları hediyelik eşya satışı için ayrılmıştır. Kuleye ulaşım belli saatlerde Salacak ve Kabataş’dan(http://www.degisti.com/index.php/archives/7537) motorlarla sağlanmaktadır.

kiz_kulesi_2014

 

Linkler:

http://www.ibb.gov.tr

sanattarihi.net

Kız Kulesi Web Sitesi

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

2 comments

ayfer

Kız Kulesi’nden İstanbul’u izlemenin keyfi bir başkadır…

Engin Ülsezer

Güzel İstanbul’umuzun en değerli simgelerin- den olan Kız Kulesini gören her bölgeden izle- mek her zaman çok güzel. Fakat; Üsküdar/Salacak’tan bilhassa gün batar- ken onu izlemek başka bir duygu! Tavsiye ederim, bir kere deneyin!…

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir