degisti.com

zamanla her şey değişir…

Galata

Galata

 

İdari olarak Beyoğlu ilçesine bağlı olan Galata, Haliç’in kuzey sahilinde Kasımpaşa(http://www.degisti.com/index.php/archives/7702) deresinden, Boğaziçi’nde(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) Tophane’ye(http://www.degisti.com/index.php/archives/1583) kadar uzanan ve Galatasaray ile Beyoğlu’nun bulunduğu tepeyi içine alan bölgenin adıdır.

Bölgede yapılan kazılarda bulunan mimari parçalardan, özellikle de  Beyoğlu ve Kalyoncukulluğu’nda rastlanan mezar taşlarından, Galata’nın ilkçağda önemli bir yerleşim merkezi olduğu anlaşılmaktadır. İ.Ö. 146 yılında bölgeye egemen olan Romalıların, yöreye “Sycena-İncirlik” dediklerini bilinse de, bunun başlangıç tarihi saptanamamaktadır. Kesin olan şey; İ.S. 330’da, o zaman “Deutera Romi” (İkinci Roma) adıyla anılan İstanbul’un, 13. idari bölgesi olan Galata’nın, resmi adının “Regio Sycena” olduğudur.

Esas şehirden Haliç(http://www.degisti.com/index.php/archives/5934) ile ayrılan yerleşim, Grekçe “karşıdaki Sykai’da” anlamına gelen “peran en Sykais” şeklinde zikredilmiştir. Önceleri Rumlar sonrasında İstanbul’a gelen yabancılar ve Levantenler, Galata’ya Pera(karşı yaka, geçit) demişlerse de, aşağı yukarı bütün Bizans kaynaklarında yerleşimin adı “Galata” olarak geçmektedir.

Galata adının nereden geldiği konusunda farklı görüşler vardır. Bir görüşe göre Galata adı, eskiden burada sığır ahırları bulunması sebebiyle“galaktos” yani “süt” kelimesinden gelmektedir. Fakat bu görüşü destekleyen tarihsel destekler bulunamamıştır. Bir başka görüşe göre Galata adı İtalyanca “iskeleye inen merdivenli yol ve ya yokuşlu yol” anlamına gelen “calata” kelimesinden türemiştir. Tarihçi Çaças’a göre ise Rumların Galat diye adlandırdıkları Galyalılar, başkanları Brennos ile buradan geçerken konakladıkları yere kendi adlarını vermişlerdir. Galata’nın “Galatalia’lının mahallesi” manasına gelen “tou Galatou” dan türediği daha genel kabul gören bir görüştür.

Constantinus döneminde(324-337)bir sur duvarı ile kuşatılmış olan Galata’da, dört yüz otuz bir büyük hane ile kilise, forum, hamamlar, tiyatro ve bir de liman bulunduğu bilinmektedir. I.Justinianus 528’de Galata’da önemli yapılar inşaa ettirmiştir. Ayrıca I. Constantinus’un yaptırdığı Galata surlarını tamir ettirmiş, bu nedenle semt kısa süre için “Justiniana” ya da “Justiniapolis” olarak anılmıştır.

I.Manuel Komnenos zamanında(1143-1180) Bizans’dan bazı ayrıcalıklar elde etmeye başlayan ve Haliç kıyısına yerleşen Cenevizliler, 1204 Latin istilası üzerine yerlerini Venediklilere kaptırmış ve 13.y.y’da Galata bölgesine yerleşmeye başlamışlardır. 13.yüzyıldan sonra Galata, “podesta” denilen bir yönetici tarafından yönetilen, Cenevizlilerin egemenliğinde bir Latin Kolonisidir.  Podesta aynı zamanda Bizans imparatoru nezdinde devamlı Cenova elçisi durumundadır.

1387 yılında Cenevizlilerle yapılan bir anlaşma gereğince, Osmanlılar bu kesimi Bizans’a karşı girişecekleri bir saldırı da kullanma yetkisi almışlardır, ki Yıldırım Beyazıt’ın 1391 İstanbul kuşatmasında burada altı bin asker bulundurduğu söylenir.

Bizans zayıfladıkça koloninin sınırları genişlemiş, Azapkapı, Şişhane(http://www.degisti.com/index.php/archives/6743),GalataKulesi(http://www.degisti.com/index.php/archives/5461), Tophane çevresine kadar yayılmıştır. Yapılan binalarla tam bir İtalyan şehri görünümünü kazanan yerleşimde arazinin dik eğimli oluşu sebebiyle bazı sokaklar merdivenlidir, ki bunlardan en önemlisi Yüksekkaldırım’dır.( http://www.degisti.com/index.php/archives/11529)

1393’de Galata Osmanlı saldırısına uğrayınca, Cenevizliler bağlı oldukları Fransa’dan yardım istemiş, bunun üzerine mareşal Boucaut İstanbul’a gelmiş ve Galata’yı bir süre için kurtarmıştır. III. Andronikos zamanında Sakız Adası Cenevizlilerin eline geçince, Galata’nın sınırları yeniden genişlemiştir. 1437’de Galata’yı Cenevizlilerin elinden almak amacıyla Bizanslı kumandan Leontarios saldırıya geçmiş fakat başarısız olmuştur.

Ceneviz idaresi sırasında surlarda yapılan her genişletme ve onarım, tarihleriyle mermere işlenip duvarlara kitabe şeklinde konulmuştur. Geçen yüzyılda belediyenin Galata surlarını yıktırıması esnasında, sözü geçen kitabeler de sökülmüş, bir kısmı İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne(http://www.degisti.com/index.php/archives/1249) götürülmüş, bir kısmı ise kaybolmuştur.

Arap Camii(San Domenico Kilisesi) ve Saint Benoit Kilisesi(http://www.degisti.com/index.php/archives/17772), Galata’da Cenevizliler döneminde inşaa edilen ve günümüze ulaşabilen önemli yapılardan ikisidir.

İstanbul kuşatması sırasında Cenevizliler tarafsız kalıp, kendilerine özerklik verileceğini düşünseler de, kuşatma sırasında Bizans’a gizlice yardım ettiklerini söyleyen Fatih Sultan Mehmet özerkliklerini tanımamış, ayrıca kaleyi denizden gelebilecek bir Haçlı kuvvetine teslim etmelerini önlemek düşüncesiyle kara tarafındaki surlar yer yer yıktırmıştır.

Genel olarak Ceneviz dönemindeki asıl topografyasını korunan yerleşimde, fetihden hemen sonra Galata kadılığı kurulmuş, Kasımpaşa, Beşiktaş(http://www.degisti.com/index.php/archives/2589), Yeniköy(http://www.degisti.com/index.php/archives/1828)naiplikleri de Galata kadılığına(mollalığına) bağlanmıştır.

1455’de yapılan sayıma göre; Perşembepazarı bölgesinde zengin iş adamları, ki özellikle de Cenevizliler, şehrin doğu kesimindeki fakir göçmen mahallerinde ise Rumlar ve Ermeniler oturmaktaydı. O sırada Karaköy’de(http://www.degisti.com/index.php/archives/581) oturan yahudileri Fatih daha sonra Haliç’in karşı tarafına nakletmiştir. Galata’nın kozmopolit nüfus yapısına zamanla Floransalılar ve Endülüslü Araplar da eklenmiştir. 1463-1479’da Venedik’e karşı savaş döneminde olan Fatih, Avrupa ile ticarette Floransalıları teşvik etmiş ve onlara Galata’ya yerleşip ticaret yapmaları için ayrıcalıklar tanımıştır. 1520’ye kadar Galata’da Floransa ticaret firmaları çok faal iken bu tarihten sonra onların yerini Venedikliler almıştır. Endülüslü Arapların bölgeye yerleşmesi ise sürekli olmuştur. Böylece Galata çeşitli mezheplere, tekkelere, bağlı Müslüman, Rum Ortodoks, Ermeni (Gregoryen, Katolik, Protestan), Süryani, Keldani, Yahudi (Romanyot, Karay,Seferad,Aşkenaz), Arap, Çingene, Sırp, Arnavut, Ulah, Cenovalı, Venedikli, Fransız topluluklarıyla zengin bir dinler ve diller mozaiğine sahip olmuştur.

İstanbul’un fethinin en önemli sonuçlarından biri, Galata’nın İstanbul ile her bakımdan bütünleşmesidir. Galata yalnız ticari bakımdan değil, sosyal yaşam bakımından da İstanbul’ un Avrupa’ ya açılan yüzü olmuştur. 15.yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’un büyümesine paralel olarak Galata’da nüfus ve ekonomi bakımından büyük gelişme göstermiş, yeni Türk mahallelerinin kurulmasıyla bölgede Türk-İslam kimliği belirmeye başlamıştır. 1496 tarihli vakfiyeye göre o yıllarda Galata, 20 Türk-Müslüman, 13 İtalyan, 8 Rum, 6 Ermeni mahallesinden oluşuyordu ve Türk-Müslüman nüfus daha çok kürkçülük, bakırcılık, abacılık, ekmekçilik ve denizcilikle uğraşıyordu.

16. yy.da Kasımpaşa semti imparatorluğun esas tersanesi ve donanma merkezi olunca, Galata da denizciliğin ve denizcilerin başlıca mekanı haline gelmiştir. 18.y.y’a gelindiğinde Avrupalıların sayısının giderek azaldığı Galata’da, kumaş ticaretinin Rumların ve Yahudilerin, sarraflığın Yahudilerin ve Ermenilerin, elinde olduğu görülür. Türkler ise bu dönemde daha çok gıda ticaretiyle uğraşmaktadır. 19. Yüzyılda, Avrupa ile ticaretin gelişmesi sonucu Avrupalılar yoğun biçimde Galata’ ya yerleşmişler, nüfus artınca semt yukarı doğru kaymış, konsolusluklar orada kurulmuş ve zamanla bugünkü Beyoğlu kurulmuştur. 1840′ larda Charles White’ın da belirttiği gibi, hali vakti yerinde olan Türkler de alışverişlerini artık Kapalıçarşı(http://www.degisti.com/index.php/archives/573)yerine Beyoğlu’ nda yapmaya başlamışlardır.

1853 – 1856 Kırım Savaşı yıllarında bu gelişim hızlanmış, İngilizler başta olmak üzere Avrupalılar, kapitülasyonlar sayesinde Galata’ yı gerçekten serbest bir liman haline sokmuşlardır. 1855’de Perşembe Pazarı, Voyvoda Caddesi(http://www.degisti.com/index.php/archives/10356) ve Karaköy başta olmak üzere Galata, Avrupai malların ve bankaların yer aldığı, başlıca ticaret merkezi haline gelmiş, İstanbul’ un başka semtlerinde yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudiler Galata’ da toplanmaya başlamış ve semtin etnik yapısı bir kere daha değişmiştir. Bu dönemde özellikle Beyoğlu’ nda yeni yeni kiliseler ve sinagoglar yapılmıştır.

O dönemde İstanbul – Galata arası ulaşım kayıklarla yapılırken, Avrupalılar etkilerini bu alanda da göstermiş; 1836’da Azapkapı ile Unkapanı arasındaki bugünkü Atatürk Köprüsü(http://www.degisti.com/index.php/archives/7075)yapılmıştır. İlk modern Galata Köprüsü(http://www.degisti.com/index.php/archives/6515)ise 1845 yılında Sultan Abdülmecit zamanında, annesi Bezm-i Alem Valide Sultan tarafından yaptırılmış ve 18 yıl kullanılmıştır. Bu ahşap köprüye “Cisr-i Cedid”, “Valide Köprüsü”, “Yeni Köprü”, “Büyük Köprü”, “Yeni Cami Köprüsü”, “Güvercinli Köprü” isimleri verilmiştir. İkinci köprü, Sultan Abdülaziz’in(1861-1876) emri üzerine, III. Napolyon’un İstanbul ziyaretinden hemen önce, Ethem Pertev Paşa tarafından inşaa edilmiş ve 1863′de yerine yerleştirilmiştir. Üçüncü köprünün projesi ise 1872′de İngiliz firması G. Wells’e verilmiş ve köprü 1875′de tamamlanmıştır. Ayrıca 1876′ da dünyadaki ilk tünellerden biri olan Beyoğlu Tünel(http://www.degisti.com/index.php/archives/1632)inşaa edilmiştir.

20.yüzyıl’da Galata’nın çehresine bakıldığında; sadece Galata Kulesi-Kürkçükapı-Azapkapı-Şişhane arasında kalan dörtgen ile Büyük Hendek ve Lüleci Hendek sokaklarının üstünde kalan yerler hariç semt  işyerleriyle doluydu. Bereketzade Mahallesi ile Lüleci Hendek ve Kemeraltı caddeleri arasında kalan alanda ise çoğunlukla  Latin ve ya Protestan kiliseleri ile okul ve hastaneler görülüyordu.

1955-1960 arasındaki imar planları, uygulandığı diğer yerleşimlerde olduğu gibi Galata’nın da mimari, kültürel ve sosyal yapısını değiştirmiştir. Deniz ticaretinin giderek önemini yitirmesi, bankacılık sektörünün Levent(http://www.degisti.com/index.php/archives/7832)ve Maslak( http://www.degisti.com/index.php/archives/6943)bölgesine taşınması, ticaret hayatının Harbiye(http://www.degisti.com/index.php/archives/5104),Şişli(http://www.degisti.com/index.php/archives/11166),Nişantaşı(http://www.degisti.com/index.php/archives/11166) bölgesine kayması sonucu Galata’nın bir ticaret ve iş merkezi olma kimliği zayıflamıştır.

İstanbul’un en büyük hırdavatçılar çarşısı olan Perşembepazarı’nın bazı esnafları, 1985 sonrasında PERPA binasına kaydırılmaya başlansa da, Karaköy denince bugün akla ilk gelen yerlerden biridir; Perşembepazarı. Yüksekkaldırım ve Bankalar Caddesi’nde halen elektrikli araç ve gereçleri satan dükkanlar sıralıdır. Şehrin gemicilik işletmelerinden bir bölümü Galata rıhtımındaki konumlarını sürdürmektedir.

1990’ların başlarında Galata’nın mimari ve kültürel özelliklerinin saptanıp, koruma altına alınması amacıyla Mimarlar Odası İstanbul Şubesi tarafından projeler üretilip, uygulanmıştır. 1950’lerde  aralarında Fikret Adil ve Nazım Hikmet’in de bulunduğu birçok sanatçının yaşadığı ya da buluştuğu bir yer olan ama daha sonraları pavyonlar ve fuhuş amaçlı otellerle dolan Asmalımescit Mahallesi, Serdar-ı Ekrem Sokağı,ayrıca Doğan Apartmanı(http://www.degisti.com/index.php/archives/17397) Kamondo Hanı gibi önemli yapılar da koruma kapsamına alınmıştır. Koruma projelerinin uygulandığı yerlerden biri de Galata Mevlevihanesi’nin de bulunduğu Galip Dede Caddesi’dir. Şeyh Galip ve Müeyyetzade camileri ve İstanbul’un en eski fırınlarından biri olan Kuledibi Fırını da burada yer almaktadır. Lüleci Hendek, Boğazkesen ve Necatibey caddeleri arasında kalan bölgede ise ticari binalar bulunmaktadır. Bunların çoğu eski tip yığma binalar olup, sadece ön cepheleri sağlamdır.

Galata’daki sokak isimlerinin çoğu 6 -7 Eylül Olayları’ndan sonra Türkçeleştirilmiştir. Semt günümüzde Evliya Çelebi, Şahkulu, Emekyemez, Bereketzade, Karaköy, Müeyyetzade, Hacı Mimi, Asmalımescit, Arap Camii ve Tomtom mahallelerinden oluşmaktadır.Galata eski şaşaalı günlerinden çok uzak olmasına rağmen bugün de İstanbul’un önemli semtlerinden biridir.

Kaynakça

Eyice Semavi,”Galata” Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,c.6, s.348-354

Meydan Larousse, İstanbul 1971, c.4,s.910,911

Beyoğlu.bel.tr

Jack Delon, Boğaziçi Gezi Rehberi, İstanbul 2000, s.10-14

 

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir