Sultanahmet Meydanı
Sultanahmet Meydanı ya da Atmeydanı(Hipodrom), İstanbul’un en önemli meydanlarından biridir. Sultanahmet Camii(http://www.degisti.com/index.php/archives/675) ile Ayasofya Müzesi(http://www.degisti.com/index.php/archives/5873) arasındaki bu meydan, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatoru Septimus Severus’un(193-211), kendisine ihanet eden Byzantium’u yerle bir etmesinden sonra kurulmuş, Konstantinus zamanında(306-337)hipodrom olarak son şeklinin almıştır.
Bizans İmparatorluğu döneminde siyasal yaşamda önemli bir yeri olan at ve araba koşularının yanı sıra devrimlerin ve ayaklanmaların da değişmez alanı olan hipodrom, devasa bir U harfi şeklinde idi; hipodromun doğu uzun tarafında, üstünde 4 bronz at bulunan(ki bu at heykelleri bugün Venedik’teki San Marco Katedrali’nin üst kısmında yer alıyor), balkon şeklinde imparator locası yer alırdı. Ortada, hipodromun kum kaplı sahasını ikiye bölen, arabaların etrafında yarıştığı alçak bir duvar, bu duvarın üstünde de imparatorluğun çeşitli yerlerinden getirilen abideler ve meşhur at yarışçıları ile atlarının heykelleri bulunurdu.
1204 Latin istilası sırasında tahrip edilip, yağmalanan Hipodrom,Osmanlı İmparatorluğu döneminde, tıpkı eski günlerindeki gibi gösterişli törenlerin tertiplendiği; kırk gün kırk gece süren şehzade sünnet düğünleri ve şenliklerin, at ve cirit oyunlarının, spor yarışmalarının yapıldığı alan olmuştur. İmparatorluğun gerileme döneminde, yeniçeri ve sipahi ayaklanmalarının birçoğu burada gerçekleşmiştir. 16.yüzyılda bazı büyük vezir konaklarının ön cepheleri bu meydana bakardı. 17. yüzyılın başında(1617) Sultanahmet Camii’nin inşasıyla daralan Atmeydanı, Topkapı Sarayı’na, kentin ticaret ve liman kesimlerine yakınlığından dolayı imparatorluğun son dönemine kadar önemini korumuştur. 1863’de İlk Osmanlı sergisi, bu meydanda açılmıştır. Sultanahmet Meydanı, Abdülaziz’in son yıllarında parka dönüştürülmüştür.
Meydanın Milli Mücadele’de de önemli bir yeri vardır. İzmir’in Yunanlılarca işgalinin protesto edildiği ünlü Sultanahmet mitingi de burada yapılmıştır(23Mayıs 1919). Ayrıca burada 30 Mayıs 1919, 10 Ekim 1919, 13 Ocak 1920 tarihlerinde de mitingler gerçekleştirilmiş; Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Rıza Nur, Selim Sırrı Tarcan, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Fahreddin Hayri Bey, Kemal Mithat, Şükufe Nihal Başar gibi birçok tanınan isim, bu meydanda işgallere karşı kati halk direnişini savunan konuşmalar yapmıştır.
Sultanahmet Meydanı 1983 yılında yeniden düzenlenerek yeşillendirilmiştir. Meydan, etrafındaki yapılarla adeta bir açıkhava müzesi şeklindedir. Devasa Hipodrom’dan günümüze sadece yuvarlak güney ucu ulaşabilmiştir. Sonraki devirlerde, Hipodrom’un taş bloklarının ve sütunlarının tamamı başka yapılarda kullanılmıştır. Hipodrom girişi sağındaki parkta, 4-5 yy. ait özel saray kalıntıları, bulunmaktadır. Meydana adını veren Sultanahmet Camii’nin (http://www.degisti.com/index.php/archives/675 ) karşısında yer alan İbrahim Paşa Sarayı-Türk Ve İslam Eserleri Müzesi (http://www.degisti.com/index.php/archives/6366 ) 16. yy.’ın zengin ve tipik özel saraylarının günümüze gelebilmiş tek örneğidir. Yerebatan Sarnıcı (http://www.degisti.com/index.php/archives/6152 ) ve Binbirdirek Sarnıcı (http://www.degisti.com/index.php/archives/3001 ) da bu meydanda yer alan iki önemli yapıdır. Sultanahmet Meydanı’nın ortasında İmparator Wilhelm’in ziyaret hatırası olarak yapılmış olan Alman Çeşmesi(http://www.degisti.com/index.php/archives/117 ) bulunmaktadır. Meydanın batısında ise İstanbul Adliyesi yer almaktadır.
Sultanahmet Meydanı’ndaki en dikkat çekici anıtlardan biri de Mısır’dan getirtilen hiyerogliflerle bezenmiş Dikilitaş’dır. Bu anıt, III. Thutmosis’in (M.Ö. 1502-1448) kazandığı zaferlerin anısına 1450’de Karnak’da diktirdiği taştır. Hipodrom’un ortasındaki ‘Spina’ denilen yere MÖ. 390 yılında dikilen bu taş, kendisini diktirten imparatorun adından dolayı Theodosius Dikilitaşı olarak da anılır. Dört yüzünde kabartmalar bulunan bu dikilitaşın en üst noktasındaki bronz küre 865 yılındaki bir depremde düşmüş ve bir daha yerine yerleştirilmemiştir. Dikilitaş’taki yazıda; zenginliğini, gücünü ve yeteneğini, güneşin altın renklerini dünyaya saçan tanrı Amon‘dan alan III. Thutmosis’in, Tanrı Amon’a şükran borcunu ödemek için armağanını sunmasından bahsedilmektedir. Dikilitaş, kendisi gibi dört yüzü kabartmalarla süslü bir kaide üzerinde yükselir. Kaidede biri Yunanca, diğeri de Latince olan iki yazıt bulunmaktadır. Asırlar boyunca İstanbul’daki bir çok ayaklanmaya, savaşa, yangına, kutlamaya, törene tanıklık eden dikilitaş, 17. yüzyılda Evliya Çelebi tarafından, İstanbul’u felaketlerden koruyan bir tılsım olarak tanımlanmıştır.
Hipodrom’daki diğer dikilitaş, 7. Konstantinus (911-955) tarafından M.S. 944 yılında dikilen Konstantinus Sütunu ya da Örme Sütun olarak bilinen dikilitaştır. Anıt, zamanında savaş kabartmalarının betimlendiği bronz levhalarla kaplıymış. 1204’te tüm İstanbul’daki anıtların yağmalanmasına neden olan Latin istilası sırasında bu levhalar sökülerek para basmak için eritilmiştir.
Meydandaki iki dikilitaşın ortasında yer alan bronz sütun, aslında eski Yunanlılar’ın, Persler’e karşı kazandıkları zafer anısına diktikleri bir anı sütunudur. Yunanistan’daki Delphi kentinden getirtilen ve Burmalı Sütun ya da Yılanlı Sütun olarak bilinen bu anıt, birbirine sarılmış üç yılan gövdesinden oluşur. Geçen zamanla birlikte anıtının üst kısmı kaybolmuştur. Ancak yılan başlarından bir tanesi, alanda yapılan kazılarda bulunmuştur ve bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir.
Bölgenin “Arkeolojik Park” olarak ilan edilmesi 1953 yılında gerçekleşebilmiş; GEEAYK (Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu) kurulduktan kısa bir süre sonra bu kararı almıştır. Dünya Miras Alanı olmasının yannda, 1995 yılından itibaren kentsel arkeolojik sit alanı statüsünde olan Sultanahmet Bölgesi, sahip olduğu anıtsal eserlerin yanı sıra kısmen konut, kısmen de ticaret ve turizm işleviyle yaşamaktadır. Bu bölgenin en önemli sorunu; turizm işlevinin yarattığı yapılaşma baskısıdır…
Kaynakça:
AnaBritannica, 3, İstanbul 1986, s.298
Linkler:
wikipedia.org
ibb
indiana.edu/cushman
ayfer
Birinci Derece Koruma Bölgesi olan Sultanahmet’e bu yılın başlarında 5 katlı bir otel inşa edilmeye başlandı. Otelin inşaat ruhsatı yoktu ama her ne hikmetse tahtalarla çepeçevre kapatıp inşaata devam ettiler. Sonunda Şubat 2012’de inşaat yıkıldı ama olan inşaat sonucu yok olan (Bizans Büyük Saray’a ait olabileceği düşünülen) tarihi duvarlara oldu. Bize kalan eşsiz mirası böylesi hoyratça harcamamız ve halk olarak yeterli bilince sahip olamamamız ne acı.