degisti.com

zamanla her şey değişir…

Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı

Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı

FENERBAHÇE’NİN MABEDİ Ş.SARAÇOĞLU STADI

Futbol hayat gibidir bir parça. Kimi zaman büyük sevinçler yaşatırken, kimi zaman hüzünden kozalar örüverir etrafımıza. Kimi zaman şans yanımızdadır. Kimi zamansa doğru tartmaz adalet terazisi.  Futbol hayat gibidir bir parça. İçinden aşk geçmeyen hayatlar nasıl yarımsa, takım aşkı olmayan futbol da öyle yarımdır.   Aşk, hayata nasıl bağlarsa insanı takım sevdası da futbolun ta içine çeker sizi usulca. Ve karışır hayat futbola, futbol hayata. Aslolan tuttuğun takımdır, bambaşka bir aşktır ona duyulan. Ve her aşkın bir rengi vardır. Her sevdanın bir adı.Fenerbahçe sevdası da sarıyla lacivertin aşkında buluşur Fenerbahçelilerin yüreklerinde. Tarifi imkansız bir sevdanın adıdır Fenerbahçe. Büyüklüğü aldığı kupaların çok ötesindedir.

İşte Fenerbahçeli yüreklerin sevdasını haykırdığı, mabedim dediği stadın adıdır Şükrü Saraçoğlu. Orada futbol hayatın ta kendisidir. Fenerbahçe’yse aşkların en güzeli.. Kendisine en uzun süre başkanlık yapmış olan Şükrü Saraçoğlu’nun adını taşır Fenerbahçeli’nin mabedi 22 Temmuz 1998’den beri.

Bedri Rahmi, dizelerine ne de güzel taşımıştır Fenerbahçeyi:

İstanbul deyince aklıma

Stadyum gelir

Kanımın karıstığını duyarım ılık ılık

Memleketimin insanlarına

Daha fazla sokulmak isterim yanlarına

Ben de bağırırım birlikte

Avazım cıktığı kadar

Göğsümü gere gere

Ver Lefter’e Yaz deftere…

Fenerbahçeliyseniz ona ait olan her şeyde olduğu gibi stadın da yeri ayrıdır siz de, çok ayrı hem de. Maç günleri tıpkı Bedri Rahmi’nin dizeleri gibi göğsünüzü gere gere bağırırsınız, sevda aynıdır, değişen sadece futbolcu isimleri…

Kadıköy Fenerbahçe’de yer alan Fenerbahçeli’nin mabedi, 1800’lerde Silahtarağa, 1900’lerin başında ise Papazın Çayırı olarak bilinirmiş. Daha futbolun hayatımıza karışmadığı dönemlerde Moda civarında oturan İngiliz ve Rum gençleri maç yaparmış burada.

Tarihler 1908’i gösterdiğinde sıcak bir Temmuz akşamı Şehremini Operatör Cemil (Topuzlu) Bey, hürriyet kahramanlarına yardım amacıyla bir davet verir. Davetin konukları arasında olan Reji Whittall, gençliğin spora ve özellikle futbola olan istek ve ilgisi doğrultusunda bir futbol sahası yapılması gerekliliği yönünde bir konuşma yapar.

Ertesi günü, bu kişiler, Fenerbahçe Başkanı Ziya (Songülen) Bey, birkaç İngiliz ve maruf Rıfat Bey’le bir toplantı yaparak, saha için en uygun yerin, Hazine’ye ait olan bu çayır olduğuna karar verirler.Başkatip Cevat aracılığıyla konu, dönemin padişahı II. Abdülhamit’e götürülür. Teklifi önce kabul etmeyen sultan daha sonra yıllığı 30 altın kira karşılığında Union Club ile 20 yıllık bir sözleşme yapılmasına karar verir. Ve Papazın Çayırı artık Union Club Sahasıdır. Bu dönemde çayırın zemini düzeltilir, İngiltere’den getirilen özel çimlerle kaplanır ve 100 kişilik küçük bir tribün de inşa edilir.

17 Ocak 1909’da da Fenerbahçe-Galatasaray mücadelesine sahne olur o zamanki adıyla Union Club Stadı. Maçı kazanan tarafsa 2-0’la Galatasaraydır.

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine Osmanlı, Almanya’nın yanında savaşa girince İngilizler düşman konumuna geçer ve Union Club ile ilgilenmez. Türk hissedarların da dağılmasıyla hepten sahipsiz kalan Union Club’a, 1915 yılında Kara Kemal tarafindan el konulur ve ismi İttihat Spor Kulübü olarak değiştirilir. Artık stat da bu adla anılmaya başlanır.

1924’te Taksim Stadı’nın açılmasıyla önemini kaybeden stat, 1929 yılında Fenerbahçe tarafından kiralanır ve 25 Ekim 1929 tarihinde adı Fenerbahçe Stadı olarak değiştirilir. Önce üstü ahşap, altı beton, 100 m²’lik ve 2.000 seyirci kapasiteli yeni tribünler inşa edilir, sonra karşısına 1.500 kişilik ikinci tribün yapılır, kalelerin yerleri değiştirilir  ve 13 Mayıs 1932 tarihinde Vali Muhittin Üstündağ’ın katıldığı törenle açılarak Fenerbahçe’nin maçlarına ev sahipliği yapmaya başlar.

Fenerbahçe Spor Kulübü, Kuşdili’nde bulunan lokalinin yanması sonrasında, kiracısı olduğu stadı satın almaya karar verir ve 27 Mayıs 1933 tarihinde, 9.000 TL (1,000 Reşat Altını) bedeli 10 ayda ödemek kaydıyla stadı satın alır. Ve Fenerbahçe her Fenerbahçelinin haklı gururu olarak Türkiye’de stat mülkiyetine sahip ilk kulüp olma özelliğini kazanır. Bu kazanım da yıllar sonra stada adını verecek olan Şükrü Saraçoğlu’nun gayretleri de önemlidir elbet.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra futbol hayatın içine daha bir girer ve adeta vazgeçilmez bir parçası olur. Hayata bu denli benzeyen futbol için var olan alan yetmez olur ve 1947’de Mithatpaşa Stadı (İnönü) inşa edilir.

Bunun üzerine 1948 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü, saha kapasitesini artırmak için girişimler yapar, eşya piyangosu düzenler, 150 bin bilet satılır, 85 bin lira gelir elde edilir. Aynı yıl kale arkasında 27 basamaklı, 7 bin kişilik beton tribününün temeli, bu tribünlerin yapımı için 50 bin lira yardım vadeden Vali Lütfi Kırdar’ın ilk harcı koymasıyla atılır. Tribün üç ay içinde 70 bin liraya yapılır.Yapılan işi gören Beden Terbiyesi de F.Bahçe’ye 50 bin lira yardımda bulunma sözü verince, F.Bahçe Kulübü 18 bin kişilik 2. beton tribün için işe başlar. Ancak hem belediyenin hem de Beden Terbiyesi’nin kulübe vadettikleri yardımlar gelmez.

Bu sözler tutulur ümidiyle Yapı Kredi Bankası’ndan sahanın ipotek edilmesi suretiyle 100 bin lira alınarak 6 ayda tribün tamamlanır ve bitirilen tribünlerin açılışı Vali Lütfü Kırdar tarafından 13 Şubat 1949 tarihinde yapılır. Avusturya’nın Wacker takımıyla açılış maçı oynanır. F.Bahçe bu maçı 4-2 kazanır.

Böylelikle F.Bahçe 270 bin lira harcayarak 9 ayda 25 bin kişilik bir stadyum yapmayı başarmıştır. Bu başarı, o dönem için takdire şayandır.  Ancak vaat edilen yardımlar verilmez, bankaya olan borç faiziyle birlikte 130 bin lirayı geçer. Kulübün 70 bin liraya yakın da şirketlere olan borcu bunun tuzu biberi olur adeta. Zira o dönemde kulübün bütçesi 160.000 lirayken, 1950 yılına 180.000 lira borçla girilir.  Banka alacağının tahsili için 17 Ocak 1951’de 760.000 lira değer biçtiği Fenerbahçe Stadı’nı satışa çıkarır. Stadın kapısına “satılık” ilanı asılmıştır ve Fenerbahçe, stadını kaybetmek üzeredir.

Önce Rüştü Dağlaroğlu’nun gayretleri sayesinde Beden Terbiyesi’nden alınan 25 bin lira ile haciz kaldırılır. Tarihler 28 Haziran 1952’yi gösterdiğinde ise borç kapatılır ve stat yeniden Fenerbahçe’nin hizmetine girer. Bu tarihlerde Fenerbahçe’nin kullanmadığı stat, yalnızca önemsiz semt maçlarına sahne olur.

Kulüp tam da bu sıralar stadın 60 bin kişilik olması için çalışmalar başlatır. Bu çalışmalar Valilik, Belediye ve Beden Terbiyesi’nce de kabul görür. Yapılan etüt çalışmaları neticesinde stadın bu kapasiteye çıkartılması için 600 bin lira gerektiği anlaşılır. Ancak 1955’te göreve gelen yeni F.Bahçe yönetimi kendi içindeki gruplarla uğraşmaya başlayınca stadın kapasitesini artırma işi askıya alınır. Bu süreç F.Bahçeli yöneticilerin 23 Ocak 1960’ta Ankara’da Adnan Menderes ile stadın büyütülmesi konusunda bir görüşme yapması ile nihayetlenir ve Menderes’in talimatıyla işe başlanır. Ne var ki bu sefer de  27 Mayıs 1960 darbesiyle bu hayal suya düşer.

1962’de stadyum, Fenerbahçe Spor Kulübü’ne tanınacak 70 yıllık kullanma hakkı karşılığında Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’ne devredilir.

1959 yılında artık Türkiye Ligi kurulmuş, futbol çok daha geniş kitlelerin hayatına girmiştir. Statlara giden seyirci sayısı artmış mevcut stadyumlar ihtiyacı karşılayamaz hale gelmiştir. Bu bağlamda Fenerbahçe Stadı 1965 yılında yıkılır ve 17 yıl süren bir inşa döneminden sonra, stat, 19 Eylül 1982 tarihinde F.Bahçe-Altay maçıyla bir kez daha futbolla buluşur. Fenerbahçeliler yeni evlerinde aslında mutludur ama önlerine gelen sütunlar nedeniyle maç seyretmek de başlı başına bir sıkıntır.

Geçen yıllar Fenerbahçeyi daha da büyük bir kulüp haline getirirken, Fenerbahçe taraftarı artık tribünlere sığmaz olmuştur. Yeni bir inşaat kaçınılmazdır. Bunun içinse 18 yıl daha bekleyecektir Fenerbahçeli.

Beklenen proje Aziz Yıldırım’dan gelir. Yeni projeye göre tribünlerin üstü kapatılacak ancak sütun yerine, tribünleri birleştiren yerlere 4 adet kule dikilecek ve çatı bu kuleler üzerine oturtulacaktır. Futbol sahasının etrafındaki koşu pistinin kaldırılması ile akustik düzelecek ve burası bir futbol arenası haline getirilecektir.

1999-2000 sezonunda ilk olarak, Kurbağalıdere tarafındaki tribün yıkılır. Yapılan anlaşmaya göre Migros tarafından yaptırılan bu yeni tribün 2000-01 sezonunda F.Bahçe’nin evindeki ilk maçı olan İstanbulspor maçına yetiştirilir. Maçı FB 2-0 kazanırken stat kapasitesi artık 30 bindir. Migros, bu tribünün altına kendi mağazasını yapar ve gelirlerin bir kısmını Fenerbahçe’ye bırakır.

Aynı sezon içinde diğer tribünün de (Eski Açık, Okul Açık) yıkılma işlemine başlanır. Bu sefer de Telsim ile anlaşılır. İnşaat hızlı bir şekilde tamamlanarak 6 Mayıs 2001’de G.Saray’la oynanacak lig maçına yetiştirilir, bu karşılaşmada İstanbul’da seyirci ve hasılat rekoru kırılır. Fenerbahçe maçı 2-1 kazanır. Stadyum kapasitesi ise 42 bine ulaşmıştır.

Maraton Tribün’ün yıkılmasıyla uzun süre alışılagelmiş tribün atmosferinden yoksun maçlar oynayan Fenerbahçe, bundan etkilenir. İnşaat hızla bitirilerek 16 Şubat 2002 tarihli  Fenerbahçe-Galatasaray maçına yetiştirilir ve maçı 50.000 civarında taraftar izler. 4 oyuncusu kırmızı kart gören GS maçı 7 kişiyle tamamlarken FB, sahadan 1-0 galip ayrılır.

İnşaat sonrası, tüm tribünlerin üzeri özel çelik konstrüksiyonlarla tutturularak geçmiş senelerde sıkıntı yaratan ve seyircinin görüş açısını azaltan sütunlarsa tamamen kaldırılır.

2002-03 sezonunun ilk yarısında kale arkalarındaki tribünlerin üstü kapatılır. Mart 2005’te numaralı tribün yıkılarak yerine 8-9 ay gibi kısa sürede yeni tribün yapılır. 50 bin 530 oturma kapasiteli stadyum, son inşa edilen Fenerium Tribünü ile Nisan 2006’da tamamlanarak Fenerbahçe’nin maçlarına ev sahipliği yapmaya devam eder.

2006 Yılı Ekim Ayında stadyum tribünlerine ısıtıcılar eklenir bu sayede Fenerbahçe Spor Kulübü yine bir ilke imza atar.

2008-09 UEFA Kupası final müsabakası 20 Mayıs 2009 tarihinde, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda oynanır. Finalde Shaktar Donetsk ile Werder Bremen takımları karşılaşmış, bu maçı Shaktar Donetsk 2-1 kazanmıştır.

Stadın zeminiyle ilgili problemler özellikle yağışlı zamanlarda Fenerbahçeli futbolcuları olduğu kadar rakip futbolcuları da sıkıntıya sokar ve bu sorun da geçen yıl  konusunda uzman bir Hollanda firmasına,  alttan ısıtma sistemi yaptırılarak çözülür. Yeni çimler monte edilir ayrıca saha kenarında bulunan beton bölüm de asfaltlanır.

Stadın daha kullanışlı ve estetik bir hale kavuşması için yapılan çalışmalar kapsamında, Fenerium Tribünü’ne en son teknolojiyle üretilen 2 adet yürüyen merdiven yapılır bu yılın Şubat ayında.

Mayıs ayında Türkiye’nin en büyük yüksek çözünürlükteki çift dış mekan HD Led TV olma özelliğini taşıyan 493 inç, 2 adet Led TV’nin  montajı tamamlanır

2010-11 sezonunun bitimiyle beraber Fenerium Alt ve Maraton Alt tribünlerinde bulunan koltukların taraftarların daha rahat ve konforlu bir biçimde maçları takip edebilmeleri adına değiştirilir. Öte yandan, diğer tribünlerde ve stadın tamamında boya, badana, bakım ve onarım işlemleri yapılır.

Ve 20 Eylül 2011 Salı saat 20.00’de dünya üzerinde bir ilk yaşandı Saraçoğlu’nda. FB’nin cezası nedeniyle 50 bine yakın kadın ve 12 yaş altı çocuklar hep birlikte izledi maçı. İçinde olma mutluluğuna eriştiğim bu tarihi gün de Fenerbahçe de bizleri ağırlayan Saraçoğlu da  yine bir ilki gerçekleştirmenin gururunu yaşadı hiç kuşkusuz..

Mimarisi dörtgen şeklinde olan stadyumun çim saha boyutu 105×68 m olup, doğal çimle kaplıdır. Toplamda36.000 metrekareolan ve 5.440 kapalı oturma alanı,100 tane VIP Locası bulunan Stadın aydınlatma gücü ise 1400 luxtur. Ev sahibi takıma427 metrekare, rakip takıma ise286 metrekareolarak ayrılan soyunma odaları, bunların yanı sıra sağlık odası, delege odası, doping test odası, konuklar için resepsiyon odası, 155 masa kapasiteli yazılı basın odası ve 4 adet de ilk yardım odası mevcuttur.

Türkiye’nin en büyük ve modern statlarından biri haline gelen, bütün bölümleri ile Fenerbahçe’nin yanı sıra milli maçlara da hizmet veren stat, aynı zamanda kulüp binası ile FBTV, Fenerium, Fenerbahçe Müzesi,  Doğus Grubu’na ait showroomlar gibi unsurları da barındırmaktadır.

Fenerbahçeli dilinde marşları, yüreğine ince ince nakşettiği sevdasıyla düşer mabedinin yollarına her sezon her maçta:

Kuşandık Sarı Laciyi

Saraçoğlu yokuşlarında

Siyah Çoraplılardan Doğar Bu Sevda

Büyüyor Omuzlarımızda…

Büyür Fenerbahçelinin sevdası, hep destek tam destek sloganıyla mabedinin yollarında

Futbol hayata karışırken, aşk da Fenerbahçe’ye karışır bir parça Saraçoğlu yokuşlarında ve gürül gürül devam eder söylemeye Destanlar Yazan Tarihinle, Yarattığın Değerlerinle Onurumuzsun Sen Bizim Kanarya….

Ve gurur duyar her Fenerbahçeli mabedim dediği stadıyla, aldığı her solukta…

Yazar: Ayfer İlter

Adminden Not: Ayfercim futbolla pek ilgimiz yok malum…Senin FB fanatiği olman da malum:) Emeklerin için teşekkürler.

Linkler:

sukrusaracoglu.de

fenerbahcecumhuriyeti.org

fenerbahce.org

www.hurriyet.com.tr

 

 

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

2 comments

ayfer

Stadımızla her FB’li gibi gurur duyuyorum.Orada maç izlemek çok ayrı bir keyif. Ve orada futbol, sadece futbol değil. Bir FB sevdalısı olarak bu stadın bugünlere bu şekilde gelmesinde emeği olan başta sevgili başkanımız Aziz Yıldırım’a ve yöneticilerimize teşekkürü bir borç bilirim.

Ahmet Akay

67 yaşındayım. Bilgilerin çoğunu zaman itibariyle bizzat yaşamış biriyim. Okudukça gözlerimin yaşarmasına mani olamadım. Özellikle 15.02.2012 bugün, ki şike davasının silivrideki ikinci günü,bir tuğla bile koyanların ruhu şad olsun. Yaşayanlara bu İşkenceyi reva görenlere
ise BİNLERCE DEFA YAZIKLAR OLSUN::::::::::::

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir