degisti.com

zamanla her şey değişir…

Saint Joseph Fransız Lisesi

Saint Joseph Fransız Lisesi

İstanbul Özel Saint Joseph Fransız Lisesi veya eski ismiyle İstanbul Özel Saint-Joseph Fransız Erkek Lisesi, Kadıköy’de(http://www.degisti.com/index.php/archives/524) Dr. Esat Işık Caddesi’nde yer alır. Kısaca Saint-Joseph Lisesi veya Kadıköy Saint-Joseph olarak anılmaktadır. Saint-Joseph Lisesi, 1860’da Fransa’nın Reims şehrinde Saint Jean-Baptiste de la Salle tarafından temelleri atılmış olan Fransız Rahipleri Cemiyeti’ne (“Frères des Ecoles Chrétiennes”) bağlı bir kurumdur. Okul,ülkedeki en eski eğitim kurumlarından biri olmasının yanı sıra mezun ettiği öğrencilerinin kalitesi ile de tanınmıştır.

Okulun temeli 1857 tarihinde, Beyoğlu’nda, İmam Sokağı’nda “Pensionnat Saint-Joseph” adıyla atılmıştır. Bu binanın yetersizliğinden dolayı 1864’de Moda’ya(http://www.degisti.com/index.php/archives/9450) geçilmiş, Moda’daki okul binasının, sahipleri tarafından satılması üzerine Beyoğlu’na geri dönülmüştür. Mart 1864’de Sultan Abdülaziz, zamanın Kadıköy Belediye Başkanı Emin Paşa’ya hitaben İrade-i Seniyesi’ni belirten fermanıyla, mektebin inşasına izin vermiştir. Bu fermanın kaybolması üzerine, Sultan Abdülaziz’in veziri Hüsnü Paşa’ya hitaben yazılı, İrade-i Seniyesi’ni belirten 1870 tarihli fermanla, 16 Ağustos 1870’de okulun yapımına başlanmıştır.

Haziran 1870’de Beyoğlu’nda çıkan bir yangında okulun zarar görmesi  sebebiyle aynı yılın 2 Kasım’ında, daha boyaları bile kurumadan Kadıköy’deki binaya geçilmiştir. 3200m2 araziye sahip, taş temel üzerine kurulu ahşap ilk bina, iki katlıdır.Taraça ve üçgen çatısı ile bugünkü merkez binasına çok benzemektedir. Zamanla artan ögrenci sayısıyla orantılı olarak, ilk yapılan merkezi binaya ilave binalar yapılmaya başlanmıştır. 1872’de, bugünkü satranç odası ve Lise Müdür Yardımcısı odasını kapsayan üç/dört katlı güneydoğu kanadı yapılmıştır. “Dépense” ve revirde görülen iç pencereler de  bu binadan kalmıştır. 1874’de tamamlanan güneybatı kanatta, Türk Müdür Başyardımcısı odasıyla (eski öğretmenler odası) tiyatro salonunu yer almaktaydı. 1875 ve 1876 yıllarında, biri güneybatı kanadının devamında, diğeri güneydoğuda olmak üzere halen kullanılan “Préau”lar(sundurma) yapılmıştır. 1885’de bugünkü “Caporal Evi” (eski fizik laboratuvarı) lojman olarak inşa edilmiş ve 1888’de güneydoğu kanadı “Préau” ya kadar genişletilmiştir.

Denize açılan U şeklindeki binanın ahşap merkezi, kanatlardan bir kat alçaktı. 1895’de, ana bina taş olarak bir kat yükseltildi ve üç metre genişletildi. 1903’de kurulan Ticaret Enstitüsü, derslerin ciddiyeti ve mezunlarına iyi işlere yerleşme olanağı vermesiyle, okulun ününü iyice arttırdı. 1906’da Ticaret Enstitüsü için kuzeydoğudaki binalar, 1907’de ise kuzeybatıdaki binalar inşaa edildi ve oyun bahçelerinin de düzenlenmesinden sonra okul bugünkü şeklini aldı.

1910’da Haydarpaşa’da Saint-Joseph’in bir şubesi olan Saint-Louis (daha sonra Yeldeğirmeni Kemâl Atatürk Ortaokulu oldu) açıldı. Yine aynı yıl okulun ünlü “Tabiat Bilgisi Müzesi”ni, Frère Possesseur Jean ve Frère Paramont-Félix, yıllarca Türkiye’nin ve dünyanın her tarafından topladıkları böcek ve taş parçaları ile kurmuşlardır.

1912’de Balkan Savaşı’nda, zamanın Okul Müdürü şimdiki Caporal Evi’ni, cepheden gelen yaralıların tedavisi amacıyla Kızılay’a tahsis etmiştir. 1913’de mekanik fırın açılmış ve okul 1940 yılına kadar ekmeğini burada pişirmiştir. Bu küçük ekmeğin (Petit-Pain) eski mezunların anılarında bıraktığı tatlı izden ötürü de mezunlar gününe Petit-Pain adı verilmiştir.  

Saint Joseph savaş sebebiyle 25 Eylül 1914’den 1919 Şubat’ına kadar “Yüksek Eğitim Enstitüsü” olarak kullanılmıştır. Okulda 1935 senesine kadar kadar her yıl, binlerce seyircinin katılımıyla Spor Bayramı yapılmış , ayrıca 1965 yılına kadar her yıl klâsik müzik konserleri verilmiştir. 1976-1977 öğretim yılına kadar yatılı olan okul bu tarihten itibaren gündüzlü olmuştur.1987 yılına kadar Erkek Lisesi olan Saint-Joseph, o yıl kapılarını kız öğrencilere de açarak karma olmuş ve ilk kız mezunlarını 1996’da vermiştir.

1972 yılında kurulan Saint-Joseph’liler Derneği, 1992 yılında kurulan Saint Joseph Lisesi Eğitim Vakfı ve Okul Aile Birliği, dayanışma içinde Saint-Joseph Fransız Lisesi’ni daha iyiye ulaştırmaya çalışmaktadırlar.

Türkiye’de sekiz yıllık eğitim sistemine geçilmesi ile ilkokuldan başlayıp imtihansız lise bölümüne devam etme şansı ortadan kalkınca, Küçük Prens adı ile Samandıra’da yeni bir ilkokul bölümü kurulmuştur. Saint-Joseph Lisesi Eğitim Vakfı 1998’de Özel Küçük Prens Anaokulu’nu, 1999’da da Özel Küçük Prens İlköğretim Okulu açmıştır.  Küçük Prens’ten mezun olanlar Saint Joseph lisesinde eğitimlerine otomatik olarak devam edememekte, OKS’de başarılı olmaları halinde Saint-Joseph Lisesi’ne girebilmektedirler.

Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi Türk Millî Eğitim Bakanlığı’nın denetimi altında, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak öğretimini sürdürmektedir. Mezunları arasında ünlü askerler, politikacılar, profesörler, büyükelçiler, iş adamları, sporcular, yazarlar, sanatçılar ve üst düzey yöneticiler vardır. Ali Fuat Cebesoy, İhsan Sabri Çağlayangil, Sönmez Köksal, Mehmet Altan, Enis Batur, Cahit Sıtkı Tarancı, Mustafa Toner, Bülent Akarcalı, Gökberk Ergenekon, Ahmet Vefik Alp, Faruk ılgaz, Tuncay Özilhan bu isimlerden sadece birkaçıdır.

 

Kaynakça:

G.Önce, Kendine Özgü Bir Semt Moda, İstanbul 1998, Kadıköy Belediyesi “Kültür ve Bilim Hizmetleri” Dizisi:2, s.99,100

Linkler:

http://www.sj.k12.tr/

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

10 comments

Kerem Saltok

Benim St.Joseph hayatım 1954-1955 ders yılında başladı.Ev ve okul karşı karşıya olmasına rağmen ben okula yatılı verildim!!! 1959’ da valide ve peder Almanya’ya bilmem hangi kanun uyarınca gidince, bende mecburen birlikte gittim.Liseyi Athenee Royale de Rösrath isimli bir okulda okudum. Dönüşte burada tekrar lise bitirme imtihanlarına girdim;yani biraz acılı oldu ama böyle oldu…

Bugün sizlere Türk ve Fransız hocalarımdan hatırlayabildiklerimi listeleyeceğim. Tabii hemen hepsi bizleri bulutların üzerinden seyrediyor … Hepsini rahmetle anıyorum; biz bir sürü veledi memlekete yararlı birer adam ettiler…

Öğretmenin ismi / Lakabı / Görevi / Not

Direktörler: Benim zamanımda

Fr.Laurent / 1.direktör
Fr.Adrien / Baston Yutmuş / 2.direktör

Preparatoire:

Mr.Menegakis / Fransızca/Math
Mr.Brodeurse / Fransızca / Türk bir hanımla evli bir Belçikalı idi.Kısa süre sonra gitti.
Mr.Pierre / Fransızca / (Petro İsufi)Bir skandal sonrası gitti.
Fr.Humber / Resim ve kaligrafi / Sonra İzmir St Joseph’e direktör olarak atandı.
Fr.Infirmier / Canlı Cenaze / Sağlık işlerine bakan freredi.
Fr.Bernard / Şaban / Matematik / Kırtasiye kantinini çalıştırırdı.
Fr.Keçisakal / Fr.Bernard’la kırtasiye kantininde çalışırdı. Ama adını o günde bu günde bilmiyorum.
Fr.Pasteur / Petit / Fransızca / Çok güzel cilt yapardı.Tabiat Müzesi’nin bakımı ona aitti.
Bn.Kevser / Tarih / Ben yaralandığımda ardımdan revire kadar papuçları elinde koşmuştu.
Fr.Pasteur / Grand-ayı bey / Matematik
Fr.Gabriel / Gabroş / Fransızca / Dünya tatlısı bir insandı.Legion d’honneur sahibi idi.Petit quartier’nin kütüphanesine bakardı.
B.İzzet Mühürdaroğlu / Fransızca / Joachime de Ballais’yi pek severdi.
B.Semih Tongsir / Tarih / Onun dersleri tarihi film gibi idi.
Bn.Fikret Bil / Coğrafya
Bn.Hikmet / Türkçe / Her ikisi de pudra pomponu kadar güzel insanlardı.İkisini de pek severdim.
Fr.George / Fransızca / Petit quartier kantinini işletirdi.Spor malzemeleri ondan sorulurdu.
Fr.Etienne / Köpek / Matematik / Aynı zamanda petit quartier inspecteurü idi.Köpek dendiğine bakmayın son derece sevecen bir insandı.
Bn.Növber / Çayır güzeli / Türkçe / Lakabına bakmayın tam bir hanımefendiydi.
B.Muzaffer Tunçalp / Ateş bey / Jimnastik / O zamanlar pek bir zampara geçinirdi.
Mr.Jean / Fizik/Kimya / Fransızcayı Türkçeden tercüme konuşurdu.
Mr.Mikonyo / Biyoloji / Diş tabibi idi.Sonra Arjantin’e göç etti.
Bn.Mualla / İngilizce
Mr.Henri Matalon / Matematik / Büyük matematikçi,yerli bir Musevi idi.
B.Vehip Ata Tanla / Cennet öküzü / Okulun Türk müdürü / Tam bir İstanbul beyefendisi idi.
Fr.Paul / Kenef / Lise kısmının enspektörü / Ufak tefek hakiki bir barondu.
Fr.Onesime / Baba / Kimya / Hakikaten tam bir baba Fransızdı.
Fr.Henri / Matematik
Fr.Lucien / Odun / Matematik / Vurduğunda ses getiren bir Alsace’lı.
B.Yomtov Garti / Matematik / Theoremi bile olan bir deha. Yine bir Musevi.
Fr.Raymond / Fransızca / İzmir’li bir Levanten.Sonra direktör oldu.
Fr.Pierre / Peter Schutz / Felsefe / Önce freredi. Sonra çirkin bir Fransız hatuna aşık oldu. Frereliği bıraktı. Epey sene evvel gördüğümde St.Plucherie’de direktördü.

Hatırlayabildiğim öğretmenler bu kadar.Unuttuklarım beni affetsin.Bunca yıl sonra ancak bu kadar oluyor…

Kerem Saltok

Sevgili Admin,
Bu listeye 2 isim daha ilave edeceğim ne olursa olsun insan hafızası unutuyor……

Fr.Jean lakabı Hacı…Fransızca….Bizim yemekhane freri’mizdi.
Fr.Honore….lakabı yok….Müzik/Edebiyat…Okulun Orkestra şefi ve bayağı iyi bir müzisyendi….

St.Joseph.te hayatı hazırlıyorum ……

Kerem Saltok

Bizim zamanımızda St.Joseph ülkenin belki en disiplinli ve zor okullarının başına gelirdi.
Zamanımızda,armalı lacivert ceket, gri pantolon, beyaz gömlek ve kravatsız ve de kasketsiz bir öğrenci hele hele orta kısımda görmek imkansızdı.

Sizlere önce yatılı (leyli) bir öğrencinin gününü anlatmak isterim…O yıllarda dersler 08.10 da başlar 09.50 kadar 1.ve2.dersler,10.15 11.50 arası 3.ve 4.dersler yapılırdı… Yani ders aralarında teneffüs filan yoktu…..Saat,13.10 derse girilir 14.50 çıkılır; 15.10 tekrar girilir 16.30 da dersler biterdi; yatılı ve (akşam etüdüne kalıp eve öyle gidenler)in 17.30 kadar teneffüs vardı . Saat 19.30 da akşam yemeği,bahçedeki tuvaletleri ziyaret ve 20.30 dolayı uyuma (tumba yatak, bu devirde hangi çocuk yatar ki).Sabah 05.45te frere ellerini çarparak uyandırır. Yatakhane; sınıf katının üstündeki boydan boya yer alan yan yana dizilmiş demir karyolalar, iki uçta beyaz perde ile ayrılmış frere yatakları,ve yandığını hiç görmediğim iki uçta birer büyük demir soba,kışın ne titrerdik….Saat 06.15 kadar buz gibi su ile el yüz yıka giyin ve en mühimi papuç boya,sıkı ise çamurlu papuçla dolaş…..07.30 da kahvaltı… Sanmayın ki eli yüzü düzgün bir şey, ekmek bir iki fincan çay, o gün ne katık varsa.. Yalnız cumaları birer baton çukulata verirlerdi onu yaldızı ile çaya batırır,yumuşatır ekmeğe sürerdik….Saat 07.50 dolayında bahçeye çıkılırdı ve 08.10 yeni gün başlardı…..Bu arada bahçeye geceleri 5/6 tane kurt köpeği salarlardı,korunma için ve leyli olanlara tembih edilirdi eğer bir şekilde köpekle karşılşırsanız hiç hareket etmeden çömelin, gözlerine bakmadan bekleyin diye. Ben hala onu yapabilecek babayiğit göremiyorum ya neyse………..

Size birazda sınıflara, yemekhaneye nasıl giderdik,nasıl davnanırdık onu anlatayım…Her sabah ve her teneffüs sonrası sınıflara ve yamekhaneye nasıl gidilirdi … bütün sınıflar nereye gidecekse koridorun 3.karosundan ek sıra halinde, konuşmadan yürümek zoruna idi. Burada veya başka bir yerde hata yapan veya dahada beteri edepsizlenen, derhal ceza notu alır çoğu kez buna ilaveten (billet bleu)veya (retenue)cezası alırdı.Bu da cumartesi okulda satır yazmak veya problem çözmek demekti. Ayrıca suç daha büyükse cezada büyük olur, bu da pazar gününüde (billet rouge) okulda geçirmek demekti. Ayrıca cezadan kaytarmak demek haftaya cezanın katmerlenmesi demekti…..Merak ediyorum bunları okuyan bugünün gençleri bunlara ne diyecek…….Bir de yemekhane seremonisi vardı… Tek sıra ile yemekhaneye gidilir,herkes sıra ile kendi bankının önüne gelip durur, yemekhanede eşlik eden frere gelir,yerine geçer,bisıklet ziline benzer bir zil vardır masasının yanında, onu çalar, oturursunuz ama yemeğe dokunmadan ve konuşmadan, beklersiniz ikinci zil çaldığında yemeğe başlarsınız ama hala konuşamazsınız eğer frere’in keyfi iyi ise üçüncü zil çalar konuşmaya izin çıkar…Yemek bitimide aynı olay tersinden uygulanırdı…..

Bu anlatılanlar kelimesi kelimesine doğrudur gençler…….
Devamı gelecek……….

Kerem Saltok

Bizim okul hayatımızın ilk yılları zor geçti ama başarıp bitiren adam gibi adam oldu. Hatırlayabildiğim bazı ünlü kişilerin adlarını sıralayayım. Bu arada hatırladığım bütün Türk , Rum, Ermeni ve Yahudi arkadaşlara selam olsun…

Sevgili kankam Av.Hasan Ferit Ertuğ (merhum),Savaş Pravuştalı, Haluk Uzay, köfte Ogüst, Agop Can Torosdağı, Rober Ezgin, İzak Eskinazi,Yomtov Bensason, Salvator Halyo ve diğerleri…

Tanınmış kişilerden ilk aklıma gelenler:

Yaman Koray – Yazar – Ben Prep.te ken o 12.sınıfta idi.
Andrea Dimitriadis – İlk arkadaşım – Gerek St.Joseph’i gerekse Boğaziçi’ni 100 üzerinden 100’le bitiren üstün bir zeka.
Ünal Maraşlı – Diplomat
Hasan Köni – Prof.

Bizim sınıftan:

Attila Aşgar – Prof.
Necati Utkan – Diplomat
Ümit Pamir – Diplomat
Haluk Buran – Prof.
Ateş Vuran – Prof.
Renç Koçibey – Rallici
Başar Sabuncu – Aktör,rejisör,yazar
Enis Berki (merhum) – İzmirli iş adamı

O devirde St.Joseph’te spora önem verilirdi. Her yıl liselerarası voleybol, basketbol şampiyonlukları St.Joseph ile GS. Lisesi ve Avusturya Lisesi arasında geçerdi.Genelde biz şampiyon olurduk…

Her gün mecburi olarak sabah raket (beyzbola benzer bir oyun), saat 10.00 ve öğle teneffesünde voleybol, saat 15.00 de yine raket ve akşam basketbol. Kışın ise Kasım-Mart ayları arasında bouclier denen kalkan ve sert bir topla isabet ettirmeye dayalı bir oyun oynanırdı. Şimdi bildiğimce hepsi mazide kalmış…

Kerem Saltok

Şimdi biraz hatırladıkladım ve Anekdotlar……..

Okuldan demiştim ya,ya adam gibi çıkılır ya da arka kapıda çıkılırdı…dersler ağırdı bu günkü
nazik apartman çocuklarına göre hiç değildi örnegin….98 satır”les animaux malades de la peste”fable’ını fr.George bize 3 günde ezberletmişti….hala Le Cid’in bazı bölümleri,
Alphonse Daudet’nin “la chevre de mr.Seguine”i aklımdadır…Mr.Matalon matematiği bir anlayanlar birde alamayanlar için anlatırdı ve daha ne kadar unuttuklarım……..
Her hafta karne alırdık…cumartesileri saat 11.30 a doğru fr.Adrien,arkasında Inspecteur aynen baston yutmuş gibi gelir sınıf heyecan içinde ayağa fırlar..Assoiyez-vous diye ağdalı bir sesle bizi oturtur (sanki asseyez-vous diyemez)sonra o haftaki defterimiz dürülürdü başta hatta ortadakiler için pek sorun yoktu ama sona kalanlar….Mr.(bilmem kim)Pourqoui ces notes sont dramatiques)(bu notlar niye böyle dramatik)dedi mi o garip kimse hoşafın yağı kesilirdi….
Bir başka anı birisi vardı (A.B)..her hafta cuma akşamı papuçlarının dikişlerini sökerdi babası yeni papuç alsın diye sonunde bir pazartesi bizim (A.B)nin ayağında takır takır futbol papucu,babası hadi bunuda sök bakalım diye almış…….
Bizim bir sandöviççimiz vardı “Murat” hergün dış kapının önünde sosisli,Rus salatalı sandviçler yapar ve satardı….millet nasıl bir biri ile yarışırdı almak için
Devamı sonra…………….

Kerem Saltok

Perşembe günleri okul saat 10.00 gibi başlardı zira her perşembe sabah ayin
yapılırdı. İsteyen hıristiyan öğrenciler katılırdı…Ben ne müslüman ne yahudi
hatta ne de hıristiyan öğrencilere katılın diye baskı yapıldığını görmedim…

Bazı anekdotlar………

Bir arkadaşımız vardı ermeni asıllı.Nedendir bilmem hazırlık sınıfında Mr.Menegakis
ile yıldızları hiç barışmazdı…Her fırsatta ona “Sen Kadiköy’de salata soğan sat bre
kerata der.” Sonra aklına gelir…A LA POUBELLE BRE KERATA (sınıflarda büyük çöp
kutuları vardı )onun içine dikerdi bizim sevgili Ş.P. yi. Oysa Ş.P. başarılı bir talebe idi…

Bizim Mr.Jean (yani bay Yani) bazen sabah biri bir şey yaptı mı “MATİN MATİN RE
M’EMBETEZ PAS BE” derdi ve bu tam bir Türkçe’den tercüme. Sabah sabah kafamı
bozmayın be… demekti.

6.sınıfta sevgili kankam Ferit ve ben sevgili Türkçe hocamız Hikmet hn.dersinde
(o zamanlar Match Box diye küçük araba modelleri vardı) onlarla oynar, sıranın bir
ucundan ötekine gönderirdik. Fikret Hn.getirin onu dedikçe, Ferit cebinden bir tane daha
çıkarırdı.

Birgün Fr.Gabriel’in son dersi nereden aklıma geldi ise gazete kağıdından koca bir kuyruk
yaptım ve bir çengelli iğne ile Ferit’in arkasına tutturdum…Zil çalacak diye beklerken, sanki dürtmüşüm gibi elini kaldırdı “dışarı çıkabilir miyim” dedi.Frere “çık” dedi .Ferit çıkarken gözleri büyüdü. O sakin adam adeta patlar gibi : “QUİ FAIT ÇA” diye bağırdı. (kim yaptı bunu).Ben yavaşça elimi kaldırdım, korkarak.Yine bağırarak “AU PIQUET (cezaya)”dedi. Az sonra zil çaldı,
sınıf dağıldı. Yanıma geldi, benim onu sevdiğim kadar o da beni severdi. Bir daha yapma gibi sözlerle beni affetti. Böylece cezadan kurtuldum…

Son bir olay…7.sınıfız. Batıya bakan bir sınıftayız. Öğleden sonra tarih dersi,Kevser hn…Ay mayıs başı, sınıfı sıcak bastı… Kevser hn. “pencereyi açıver” dedi. Oysa üstteki camlardan biri çatlaktı görmüştüm. Pencerenin espanyoketini biraz sert çekince, burnumun dibinden birşey geçti, refleksle elimi alnıma götürdüm. O zaman kesildiğini hissettim. Acı filan duymadım.Elimi alnıma bastırarak revire doğru koşmaya başladım. Uzatmayalım, revirde “Canlı Cenaze”
sardı, etti…Garibim Kevser Hanım da ardımdan revire kadar papuçlarını eline almış koşturmuş. Bir ay kadar kafamda bandajla gezdim.Hatta yılın sınıf resmi de bandajlı idi…Şimdi düşünüyorumda, bu devirde olsa ana babalar okula kimbilir ne tazminat davaları açarlardı…İzi hala alnımda taşıyorum…

Ayse kokarcali

Ayse1955 56seneside lisede idim. Yasayan arkadaslara saglik lar Dilerim.

Emil Kokaz

1965 te mezun oldum, aslında 1964 te lise bitti ama babamın vefat etmesi üzerine eylül ayındaki ikmal sınavına çalışmadan Mersin’den gittim ama başarısız oldum ve 1 yıl bekleyip 1965 yılında mezun oldum.
Yukarıdaki hatıraları okuyunca bir an kendimi halen okulda sandım, biz bu duyguları çok daha fazla yaşadık çünkü daimi leyli idik yani C.tesi ve Pazar günleri de okulda yatardık, hafta sonları Ertemür olmadığımız zamanlarda Zaman’ımız ya sinemada ya Moda da gezerek yada Koço ya gidip birşeyler yiyerek geçerdi. Teşekkürler biraz nostalgie yaşattığınız için, herkese iyi bayramlar.

Emil Kokaz

Biraz önce gönderdiğim mesajda ”’ertemür” yazısını ”retenue” olarak okuyun ltf.
iPad in cilveleri

Emil Kokaz için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir