degisti.com

zamanla her şey değişir…

Murat Paşa Camii Külliyesi

Murat Paşa Camii Külliyesi

Aksaray’da Vatan ve Millet Caddelerinin kavşağında öylece bir başına gördüğümüz Murat Paşa Cami, ilk yapıldığı dönemlerde medrese, imaret ve hamamdan oluşan bir külliyeydi aslında.İsminden de anladığımız gibi yaptıranı Murat Paşa’ydı. Kendi adını verdiği cami ile adını sonsuza kadar yaşatan Murat Paşa, Fatih dönemi vezirlerindendi.

İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra Fatih, eski Bizans aristokrasisinin en soylu ailelerinden bazı üyelerine Müslüman olmak kaydıyla idari mekanizmalarda görev vermeye başladı.İşte Murat Paşa (Has)’da kardeşi Mesih Paşa ile birlikte Müslüman olan bir Bizanslıydı. Daha da ötesi bu paşaların her ikisi de Palaiologoslar’dan geliyordu ve son imparator XI.Konstantin’in kardeşinin çocuklarıydı. Bizans yıkılmasaydı çocuğu olmayan imparatorun yerine bu kardeşlerden biri imparator olacaktı muhtemelen.Yapı topluluğunun merkezini oluşturan cami, 1471-72’de tamamlanmış. Caminin yanındaki diğer yapıların inşası devam ederken,  Fatih doğu seferine çıkmış.  Murat Paşa’da sefere katılanlar arasındaymış. Otlukbeli Savaşı’nın başlamasından bir hafta kadar önce, önden giden Murat Paşa, Tercan Nehrini takip ederek, karşılaştığı Akkoyunlu kuvvetlerini üst üste mağlup etmiş. İlerlememesi gerekiyormuş ama o ilerlemiş. Sahte ricat taktiğine kapılarak Akkoyunluların içine girmiş ve kuvvetleriyle birlikte pusuya düşmüş. Osmanlı öncü kuvvetlerinin bir kısmı telef olurken, bir kısmı da esir düşmüş. Has Murat Paşa ise Fırat’ta boğularak şehit olmuş. Onun şahadeti üzerine yarım kalan medrese kardeşi Sadrazam Mesih Paşa tarafından 1477-78’de bitirilmiş.

İstanbul’un yakasını bir türlü bırakmayan yangınlar, depremler derken, ihmaller ve belki de en önemlisi zamanla yapılan bilinçsiz imar faaliyetleri, külliye ve çevresinin özgün dokusunu, neredeyse tamamen yitirmesine neden olmuş.

Vakt-i zamanında caminin hemen batısında yer alan medrese, 1929-30’da yıktırılmış, cami Mimar Vasfi Egeli’nin denetiminde 1935’de onarım geçirmiş. Doğusunda yer alan hamamın ömrü ise Vatan Caddesi’nin açılması sırasında 1956’da yıktırılarak son bulmuş 1957’de Millet Caddesi’nin genişletilmesi sırasında yerinden sökülen Şirmerd Çavuş Türbesi, caminin güney yönündeki hazireye, yıktırılan Oğlanlar Tekkesi’nin sebil-türbe-çeşme grubu ise caminin kuzeyindeki avluya taşınmış.

Her iki cadde yönünden de girişi bulunan geniş bir avluyu geçerek camiye ulaşırız. Caminin hemen kuzeyinde gözümüze ilişen şadırvan, 17.yy’da Kara Davud Paşa tarafından yaptırılmış. Cami, mihrap ekseninde sıralanan kubbe örtülü 2 birimin meydana getirdiği harim ile iki yanda daha alçak ikişer kubbe ile örtülü tabhane kısımları ve son cemaat yerinden oluşur. Tabhaneli, Yan Mekanlı, Bursa Tipi, Ters( T ) gibi çeşitli isimlerle anılan bu plan türü 14.yüzyılın ikinci çeyreğinde Bursa’da ortaya çıkmış. İstanbul’da örneğine çok az rastlanan bu plan türü, Murat Paşa’da karşımıza erken devir örneklerinden farklı olarak çıkmakta. Erken devir örneklerinde taç kapıdan girilince görülen kare planlı, kubbeli sofada ki aydınlık fenerine ve bunun altında yer alan şadırvana bu camide rastlanmaz.

Camiye girişte her cami yapısında olduğu gibi önce son cemaat yeri karşılar bizi. Bu bölümde revak kemerleri iki renk taşla örülmüşken, kemerler arasında kalan yüzeylerde ise kesme küfeki örgü tercih edilmiş.Kare planlı olan son cemaat yeri revağı, kubbeli beş birimden oluşmakta. Sekiz köşeli alçak kasnaklar üzerine oturtulan pandandifli kubbelerden ortadaki kubbenin diğerlerine nazaran bir miktar yüksekte tutulduğu görülür. Revak kemerlerini taşıyan beş sütundan iki yandaki granit, diğerleri ise yeşil Eğriboz taşından. Devşirme olan bu sütunlardan granit olanlarının başlıkları baklavalı, diğerleri ise mukarnaslı.

Yapının kuzey duvarındaki eksende yer alan taç kapının, cepheden hafifçe taşan kitlesi bir silme ile çerçevelenmiş, basık kemerli giriş, Bursa kemerli bir eyvanın içine alınmış, girişin üzerine de yapının inşa tarihini veren, sülüs hatlı Arapça kitabe yerleştirilmiş.

Taç kapının her iki yanında biri harime, diğeri tabhane odalarına ait ikişer pencere, pencerelerin arasında da mukarnaslı iki küçük mihrap bulunmakta.Camiden içeri girdiğimizde mihrap ekseninde gelişen sofa-harim ikilisi ile tabhane kanatları arasında bulunan yükseklik çeker dikkatimizi. Harimde ve tabhane kanatlarında duvarlar, iki sıra tuğla ve bir sıra kesme küfeki taşından meydana gelen almaşık örgü ile inşa edilmiş. Sofa bölümünde taç kapının hemen yanında yer alan pencereler ve sofanın doğu ve batı cephesinde bulunan iki adet tabhane girişi sivri kemerli nişler içine alınmış. Bu bölümün en ilgi çeken özelliği ise tabhane girişlerinin arasında yer alan zemini yerden bir miktar yükseltilmiş adeta bir mihrap görünümünde olan mukarnaslı nişler. Sivri kemerli geniş bir açıklıkla birbirine bağlanan tabhane mekanlarından girişin sağında yer alan tabhane mekanı hanımlara ayrılmış. Burada mekanları örten kubbeler içeriden pandantiflere, dışarıdan sekizgen kasnaklara oturmakta.

Sofanın ve asıl caminin kubbeleri 12 köşeli, basık kasnaklar üzerine alınmış, içeriden 16 dilimli olan sofa kubbesinde geçiş öğesi olarak prizmatik üçgenler, ana kubbede ise mukarnaslı pandantifler kullanılmış. Gerek kasnaklarda gördüğümüz dörder pencere, gerekse  sofanın batı ve doğu duvarlarında gördüğümüz  üçer adet tepe penceresi sivri kemer içine alınmış.Minberi sadeliğiyle, mihrabı ise mukarnaslı yaşmağıyla dikkat çeker. Kubbelerin göbeklerinde ve eteklerinde, ayrıca duvarların ve kemerlerin yüzeyinde kalem işleri görülmekte.Kare tabanlı kaidesinde güneş saati bulunan minaresi girişin sağındaki kanada bitişik durumda.

Günümüze ulaşmayan medresesi muhtemelen açık avlulu ve revaklıydı. Medresenin tek yadigarı olan kitabesi bugün Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde. İmareti ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmazken hamamının çifte hamam olarak tasarlandığı ve inşa edildiği dönemlerde İstanbul’un en büyük ve en güzel hamamlarından biri olduğu bilinmekte.

Cami, her iki yanından akıp giden trafiğe, insan seline rağmen yüzyıllara direnmeye ve kendisi için olduğu kadar yitip giden bölümleri için de yaşamaya devam etmekte…

Yazar: Ayfer İlter

KAYNAKÇA:

M.Baha Tanman,“Murat Paşa Külliyesi”,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,VI,İst.1994 s.518-519

O.Aslanapa, Türk Sanatı, İst. 1989,s.239

Linkler:

Fatih Müftülüğü Web Sitesi

Osmanlı-devleti1299.tr

 

 

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

3 comments

zeynep akgün

bu cami en son ne zaman restore edilmiş acaba bir bilginiz var mı? bir de caminin bahçe duvarları yapıya sonradan mı eklenmiş ya da mevcut hali korunmuş mu?

Admin: Bu yapı ile ilgili makaledeki bilgiler dışında bir bilgimiz yok maalesef. Ama araştıracağız…

nuri

Caminin vatan caddesi tarafındaki giriş kapısı üzerindeki besmele istifinin altında H. 1385 / M. 1965-66 tarihi bulunmaktadır. Bu tarihe bakarak caminin en son onarımının bu tarihte yapıldığı söylenebilir

fuzuli bulut

hazirede medfun tarihi kişilerin bir listesi mevcut mu? önemli şahsiyetlerden kim var ? saygılar.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir