degisti.com

zamanla her şey değişir…

Firuz Ağa Camii

Firuz Ağa Camii

 

firuz_aga_camii_eski

Divanyolu üzerinde Sultanahmet’e inen yolun hemen sağında görürsünüz beni. Banim Firuz Ağa’nın adı ile anılırım. Kendisi II.Bayezid’in hazinedarbaşısıymış. Hazinedarbaşı olmak öyle kolay değil o günlerde. Bir kere padişah neredeyse orada olunacak, Cuma namazından önce camiye gidilip padişahın seccadesi yayılacak, birkaç kez seccadeye yüz sürülecek zarar verecek herhangi bir şey var mı diye. Firuz Ağa, benim dışımda; mescitler, medreseler, çeşmeler, hamamlar, dükkânlar yaptırmış; bağlar, bahçeler, değirmenler işletmiş…

Vakfiyesinde yazdığına göre, Binbirdirek Sarnıcı bile ağanınmış. Kapımın üzerinde bulunan Arapça kitabeden de göreceğiniz üzere 896 (1490/91) yılında inşa edilmişim. Kitabem ünlü hattat Şeyh Hamdullah’a ait.İnşa edildiğim yerde daha önceleri St. Johannes Kilisesi’nin olduğu söylenmekte. Eh bulunduğum yerin Bizans döneminin görkemli ana caddesi Mese olduğu düşünülürse, neden benim yerimde de bir kilise olmuş olmasın. Tabi bir de imparatorların at yarışlarını seyrettikleri locanın burada olduğuna dair de bir görüş bulunduğunu belirteyim.

Zaman içinde canımın fena yandığı dönemler olmadı değil. 28 Haziran 1648 tarihli deprem bunlardan biridir mesela.1808 tarihli Alemdar Vakası sırasında çıkan kargaşa sonucu, banimin türbesiyle, sıbyan mektebi harap olmuş, 1865 Hocapaşa yangınında ise etrafımda bulunan dükkanlar yanmış.Yangın sonrası Divanyolu caddesinin genişletilmesi sırasında, banim Firuz Ağa’ya ait olduğu sanılan türbe de yıkılarak bugün bulunduğum setin üzerine getirilmişim ve bana ait olan hazire de kaldırılmış. Sevgili banim Firuz Ağa’ nın mermer kabir sandukası, minaremin bulunduğu sol duvar önünde, açıkta kalmış öylece.

Bendeniz plan özelliklerim bakımından erken dönem Osmanlı mimarisinin İznik ve Bursa’da ki tek kubbeli camileriyle benzerlikler göstersem de, sağlam oranlarla beliren kesme taş bir yapı olmamla onlardan ayrılırım. Kare planlı, tek kubbeli bir plan özelliği gösteren ana mekanımın önünde, birkaç basamakla çıkılan üç kubbeli bir son cemaat yerim bulunur. Cümle kapım dışarı az çıkıntılı olup, sade silmeli bir çerçeveye sahiptir. Yuvarlak forma yakın basık kemerli kapı kenarım, beyaz ve pembe mermerden yapılmış. Oldukça küçük olmakla beraber, kusursuz bir ahenge sahip olan ana kapımın en güzel bölümümü oluşturduğunu söyleyebilirim. Zira kapımın insani ölçülere uygun olan boyutu cephemin tümünde önemli bir rol oynar.

firuz_aga_camii_sultanahmet_2014_kasim

Kapımın böyle yapılması muhtemelen bendenizi olduğundan da küçük göstermemek ve soğuk havalarda içeriyi soğutmamak nedeniyledir. Ve bu küçük kapımdan içeri girdiğinizde de sizi küçük ama sade ibadet mekanım karşılar.Kubbe kasnağım 12 kenarlı olmasından dolayı biraz basıkçadır ve köşelerde pandantiflere oturur. Her duvarımda altlı üstlü ikişer pencerem mevcut. Ancak kapımın her iki tarafında bulunan iki pencerem, üstteki pencerelerimden farklı olarak revak kemer gözlerimin eksenine gelmez. Belki sizlere ilk bakışta mimarımın bir ihmali gibi görünen bu eksiklik aslında içerideki görünüş güzelliğimi sağlamak için bilerek yapılmıştır.

Bendenizin kuşkusuz en dikkat çeken özelliği minaremin, diğer tek kubbeli camilerin aksine sol köşemde yer almasıdır. Bu durum farklı görüşlere de neden olmamış değil. Mesela esas minaremin sağda olduğu ve Alemdar Vakası’nda 1808’de yanarak harap olmasından dolayı, tamirim sırasında minaremin de şimdiki haliyle sola yapıldığı görüşlerine karşılık aslında minaresi solda olan camilere 14. yüzyılda sıkça rastlanabildiği görüşleri de olmuştur. Kültür tarihi açısından da minaremin bu şekilde inşasına ilişkin pek çok rivayet bulunur. Bunlar arasındaki en güçlü rivayetlerden birine göre; İstanbul’un fethinden yaklaşık 38 yıl sonra yapılan bendenizin  bulunduğu yer, Konstantiniye’nin önemli bir merkeziydi. İstanbul’un yaklaşık yüzde 80’inin Rumlardan oluştuğu o dönemde, bendenizin yapıldığı yerin sağında Dikilitaşların bulunduğu tarafta Rumlar, diğer tarafında, şimdiki Divan yolu caddesinin üst tarafında ise Müslümanlar çoğunluktaydı. Bu sebeple yakın çevrede oturan Rum vatandaşlar ezan sesinden rahatsız olmasın düşüncesiyle minarem, sol tarafa inşa edilmiş. Osmanlı döneminin hoşgörüsünü yansıtan bu rivayetin yanı sıra başka bir rivayet de, benim Müslümanlar’ın Mekke’de yaptıkları ilk camiye uygun olarak inşa edildiğim yönünde. Kesme taştan yapılmış olan minaremin kürsü kısmı 12 kenarlı olup, bunun üzerinde yer alan papuç kısmım kısa ve baklavalıdır. Oldukça kalın olan gövde kısmım ise 16 kenarlıdır.

firuz_aga_camii_giris_cephesi

Süsleme Özelliklerime baktığınızda mimarim ile bir uyum içinde olduğu dikkatlerden kaçmaz. Son cemaat yeri revakımı taşıyan mukarnas başlıklı mermer sütunlarım, taş süslemesinin güzel bir örneğini sunarlar. Giriş kapımın kemer üstünde kitabemi görürsünüz. Kitabemin de üstünde sade fakat güzel bademler işlenmiştir. Tam ortada bir şemse, yanlarında birbirinin eşi olan iki geometrik “Muhammet” yazısı yer alır.İki kanatlı olan ahşap kapım, her biri dikey dört panoya ayrılmış. İç mekanımda duvarlarım ve kubbemin göbeği kalem işleri ile süslenmiş. Kubbe köşeliklerim beş sıra zengin bademlidir ve uçları püsküllerle nihayetlenir.

firuz_aga_camii_sultanahmet_divanyolu_2014

Bugün mevcut olan mahfilim ise dört ayak üstünde ahşaptan yapılmış olup, çıtalı bir tavana sahiptir. Mihrabım alçıdan, köşeleri kum saatli, altı sıra bademlerden sonra bir sıra mihrabcıklar ve bir sıra da yapraklarla süslüdür. Ahşap olan minberim çok tamirler görmüş. Külah altının çok güzel işlendiği yakından bakanların çeker dikkatini. Üst pencerelerimin alçılı camlardan yapılmış olması da diğer bir süsleme detayımı oluşturur.

Velhasıl kelam insanların gürültüsü, yanı başımdan geçen tramvayın gürültüsüne karışırken, ben misafirlerimi ağırlamaya devam ederim, yüzyıllara direnen vakur bir eda ile…

Yazar: Ayfer İlter

 

 

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

5 comments

ayfer

Üniversitede kitabesini ödev olarak hazırlamıştım bu caminin ve ilk o zaman incelemiştim. Çok değerli hocam Prof. Dr. Hüsamettin Aksu’yu bu vesileyle birkez daha anıyorum rahmetle. “Her zaman kalbimizdesin sevgili hocam…”

volkan

hiç dikkat ettinizmi. tek minareli camii ler hepsi minaresi sağ taraftabulunur. bu cami nin burda minare sol taraftadır.istanbulda böyle birkaç camide vardir.meraklılara duyurulur.

    ayfer

    Evet doğru minareler genelde sağ köşesinde bulunur caminin. Bu caminin minaresinin neden solda olduğuna dair yazıda da belirttiğim çeşitli görüşler var: İbrahim Hakkı Konyalı, esas minarenin sağda bulunduğu ve Alemdar Vakası’nda 1808’de yanarak harap olmasından dolayı, caminin tamirinde, minarenin şimdiki haliyle sol tarafa yapıldığı iddiasını Semavi Eyice inandırıcı bulmaz. Nitekim minarenin üslup özellikleri de böyle bir görüşe aykırıdır. Doğan Kuban’da 14.yy’da bu tarz minarelerin yaygınlığına dikkat çekmiştir. Kültür tarihi açısından da çeşitli görüşler ileri sürülmüştür ki (yazıda da mevcut) bu da Osmanlı’nın diğer dinlere mensup kişilere karşı hoşgörüsünü belirtmekte

Sadegül

Bu değerli bilgiler için çok teşekkürler Ayfer İlter. Benim de tez konum oluyor bu cami. Sizden rica etsem bana bunun haricinde kaynak önerebilir misiniz?

hüseyin

firuz ağa camii ile ilgili tez yazmaktayım bana kaynakça konusunda yardımcı olurmusunuz ?

hüseyin için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir