degisti.com

zamanla her şey değişir…

Süleymaniye Camii Külliyesi

Süleymaniye Camii Külliyesi

Süleymaniye Külliyesi, adıyla anılan semtte, Kantarcılar Mahallesi’ne bakan bir tepe üzerinde, bugünkü İstanbul Üniversitesi Rektörlük ve diğer binaları ile İstanbul Müftülüğü binası arasında yer alır. Mimar Sinan tarafından, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle inşaa edilen külliyenin yapımına 13 Haziran 1550’de başlanmıştır.

Bu dev eserin yapımında kullanılmak için Bozcaada, İzmit, Mut, Ezine, Gazze ve Lübnan gibi değişik yerlerden taş örnekleri ve sütunlar İstanbul’a taşınmış; külliyenin ilk temel taşı, devrin büyük alimi Şeyhülislam Ebussuud Efendi tarafından konulmuştur. Yedi yılda tamamlanan külliye, 15 Ekim 1557 tarihinde açılmıştır. Yapılar topluluğu, yaklaşık 6000 m2’lik bir avlu içerisindeki caminin çevresinde yer alan, yedi medrese, sıbyan mektebi, imarethane, tabhane, darüşşifa, bimarhane, hamam, çarşılar darülhadis ve türbelerden meydana gelmiştir.

 Süleymaniye Camii’nin, zemini mermerlerle döşenmiş ve etrafı 28 kubbeli revaklarla çevrilmiş, üç kapılı geniş bir iç avlusu vardır.  Avluda, dikdörtgen bir havuzdan ve havuzun içindeki iki fıskiyeden müteşekkil, bitkisel motifli bir şadırvan bulunur. Külliyenin merkezi kabul edilencamide, Mimar Sinan’ın sanatı, dehası ile Osmanlı’nın büyüklüğü ve gücü simgelenmiştir.

Koca Sinan, Süleymaniye’de, alışılmışın dışında, caminin dört minaresi de avlunun köşelerine yerleştirmiştir. Dört minare, Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’un fethinden sonraki Osmanlı İmparatorluğunun 4. hükümdarı olduğunu, minarelerin şerefelerinin toplam sayısı da, Kanunî Sultan Süleyman’ın Sultan Osman Gazi’den sonraki 10. padişah olduğunu belirtmektedir. Cami ön kısmının iki yanındaki minarelerde ikişer ve avlunun sonunda iki minarede de üçer şerefe olup, dört minarede toplam on şerefe vardır. Şerefelerin alt kısımlarında, sarkaç süslemeleri bulunmaktadır. Minarelerin birbirleriyle ve kubbeyle olan orantıları, mimari ve estetik açıdan, dikkat çekicidir.

59×58 m2’lik bir alana sahip cami 238 pencere ile aydınlatılmaktadır. Harimin üzeri iki yarım kubbe, iki çeyrek kubbe ve on üç küçük kubbenin desteklediği merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbe dört büyük payeye, kubbe kemerleri ise her biri 9,02 metre yüksekliğinde , 1,14 metre çapında ve 40-50 ton ağırlığında olan dört büyük granit sütuna dayanmaktadır. Sütunlardan biri İskenderiye’den, diğeri Baalbek’ten hususi gemilerle getirilmiş, geri kalan iki tanesinden biri İstanbul’da Kıztaşı’ndan,diğeri Saray-ı Amire’den alınarak camiye nakledilmiş, hazırlanan yerlerine konmuştur. 53 metre yüksekliğinde, 27.25 m. çapındaki bu kubbenin kasnağında 32 pencere yer alır.

suleymaniye_camii_kulliyesi_eski

İçerideki yankıyı kuvvetlendirmek için kubbenin içerisine ve köşelere, ağzı iç tarafa açık gelecek şekilde 64 küp yerleştirilmiş; böylece yapıda mükemmel bir akustik meydana getirilmiştir. Kubbenin hafif olması için özel tuğlalar imal edilmiş ve kubbenin yapımında bu tuğlalar kullanılmıştır. Ayrıca,  Cami’nin duvarlarını oluşturan taşlar birbirlerine içten demir kenetlerle bağlanmış ve bu kenetlere eritilmiş kurşun dökülmüştür.

Camii içerisinde mükemmel bir hava dolaşım sistemi oluşturulmuş, giriş kapısı üzerindeki boşlukta aydınlatma için kullanılan 4000 mumun isi toplanmış; bu islerden hat sanatında kullanılan mürekkep elde edilmiştir. Süleymaniye Camiinin içerisindeki yazılar, döneminin önde gelen hattatlarından Ahmet Karahisari ile öğrencisi Hasan Çelebi’ye aittir. Hattat Karahisari kubbeye Nur Suresindeki “Allah gökleri aydınlatmıştır” ayetini yazarken, işine o kadar yoğunlaşmıştır ki, son harfin son düzeltmelerini yaparken daha fazla dayanamamış ve görme yetisini kaybetmiştir. Caminin kalan detay rötuşlarını, öğrencisi Hasan Çelebi tamamlamıştır. Minberi oluşturan mermer taşlar dört parçadır. Minberin kapısıyla, kanatlan birinin uzunluğu ve diğerinin yüksekliği sekiz metre olarak tek parça mermerden yapılmıştır. Caminin mihrabı, Osmanlı oymacılık sanatının en güzel örneklerinin başında gelir.  Mahfil de beyaz mermerden olup, mücevherlerle bezenmiştir ve uçlarında süslü beyaz mermerden başlıklar ile somaki sütunları vardır. Mahfilin kapısı ve tahtaları tamamen geometrik şekillerle bezeli ceviz ağacındandır. Yine aynı mahfilde bulunan, ceviz bir kürsünün üzerindeki oymalar da son derece özenilerek yapılmıştır. Ahşap oyma vaiz kürsüsü, ahşap üzerine sedef bağa kakma pencere kapakları ve kapıları, pencere vitrayları, caminin dikkat çekici diğer unsurlarıdır. Camideki 138 parça pencereyi yapan da Sarhoş İbrahim Usta’dır. Özellikle renkli pencerelerden giren ışık insanı büyülemektedir.

Külliyenin medreseleri, caminin doğu ve batı yönlerinde, dış avlu duvarlarına paralel olarak uzanır. Batı yönünde Evvel Medresesi, Sani Medresesi, Sıbyan Mektebi ve Tıp Medresesi, doğu yönünde ise Rabi Medresesi ve Salis Medresesi yer alır. Evvel ve Sani Medresesi, bugün Süleymaniye Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır. Darülhadis Medresesi ise caminin kıble yönünde ve İstanbul Üniversitesi bahçe duvarında paralel olarak uzanır. Rabi Medresesi ile Darülhadis Medresesi’nin kesiştikleri yerde ise külliyenin hamamı vardır. Daha önce atölye olarak da kullanılan hamam,1980 yılında restore edilmiştir.

Külliyenin tabhanesi,darüzziyafesi, imareti ve akıl hastalarının tedavi edildiği bimarhanesi kuzeybatıda, kıbleye paralel olarak yerleştirilmişlerdir.

Caminin kıble yönündeki haziresinde çok sayıda mezar ile Kanuni Sultan Süleyman ve eşi Hürrem Sultan’a ait iki türbenin yanı sıra bir türbedar odası yer almaktadır. Kanuni ‘ye ait türbede, Sultan II. Ahmet, eşi Rabia Sultan, kızı Mihrimah Sultan, Asiye Sultan, Sultan II. Süleyman ve annesi Saliha Dilaşub Sultan gömülüdür. Türbenin çevresindeki hazirede Osmanlı tarihinin birçok ünlü kişisinin mezarları bulunmaktadır. Bunların arasında; Abdülaziz`i tahttan indirenlerden Hüseyin Avni ve Kaptan-ı Derya Ali paşalar, Sadrazam Ali Paşa, II. Mustafa`nın kızı Safiye Sultan, Maarif Nazırı Kemal Paşa vb… Mimar Sinan’ın türbesi ise caminin dışında, şu anda İstanbul Müftülüğünün bulunduğu yerin hemen yanındadır.

Cami, 1960 yılında yangından zarar görmüş ve onarılmıştır. Sultan Abdulmecid zamanında, Ayasofya’nın tamiri için dışardan getirilen Fossati adındaki mühendis ise fil ayaklarından başlamak suretiyle, kemerlere kadar macun kullanarak yağlı boya ile camiyi tahrif etmiştir. Daha sonra bu boyalar  temizlenmiştir. İç avlusu, Birinci Dünya Savaşı’nda saraçhane olarak kullanılan cami, bir yangın daha atlatmış ve 1956 yılında Vakıflar tarafından, minareleri, kubbe ve kemerleri esaslı bir şekilde tamir edilmiştir. Son asırda Kazasker Mustafa Efendi de bazı yazılar ilave etmiştir.

Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğünün, İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olma hazırlıkları kapsamında, 2007 yılında başlattığı Süleymaniye Camisi’ndeki restorasyon çalışmaları halen devam ediyor. Mimar Sinan’ın ‘kalfalık eserim’ diye nitelediği, dünya mimarisinin en seçkin eserlerinden biri olan Süleymaniye Camii, 454 yıllık tarihinin en kapsamlı restorasyonundan geçiyor.

Gür Yapı İnşaat tarafından başlatılan restorasyon kapsamında, camide revaklı avlu, minare ve dış avlu duvarlarında cephe temizliği yapıldı. Daha önceki onarım çalışmalarında yapılan çimento esaslı imitasyonlar sökülüp, yerine eserin özgün haline uygun, küfeki taşı kullanılarak cephe düzenleme çalışmaları gerçekleştirildi. Revaklı avlu ve cami kubbelerinde yapılan araştırma raspalarında alt dönem kalem işleri bulundu. Çimentodan arındırma çalışmaları sırasında, caminin fil ayaklarında, 454 yıl önce yapılan orijinal İznik çinileri ortaya çıkarıldı. Ana kubbede bulunan ahşap kasnağın konsolidasyonu yapılarak, altın varağı yenilendi. Cami içerisinde bulunan hat levhalar, uzman bir hattat tarafından incelenerek raporlandırıldı ve restorasyona alındı. Caminin cümle giriş kapılarındaki eksik mermer mukarnasların imalatına başlandı.

Restorasyon sırasında minarenin ahşap külahı söküldü, yerine özgün oranda ve özgün malzeme kullanılarak yeniden külah yapıldı. Daha sonra külah kurşunla kaplandı ve minareye takıldı. Bu arada, iki minarenin yıllar içinde harap olan ve küfeki taşından yapılan 4 korkuluğu da onarıldı. Minarelerin bakır alemleri indirildi, temizlik ve onarımlarının yapılmasının ardından altın ile varaklanarak, yerlerine takıldı.

Revaklı avluda bulunan mermer alemlerin eksik parçaları özgün yapısına uygun olarak yenilendi. Revaklı avlu kubbeleri, minareler ve saçaklarda kurşun örtünün değişimi tamamlandı. Cami içerisinde bulunan tüm kündekari kepenkler ile cami ana girişlerinde bulunan müzeyyen kündekari kapılar itina ile söküldü, böceklenmeye karşı ilaçlandı ve onarıldı. Cami zemin kat pencere nişlerinde bulunan mermer mozaiklerde zamanla oluşan eksiklerin tamamlanmasına, mahfil katındaki eksik kündekari kepenklerin imalatına başlandı. Ana kubbesinde statik güçlendirme yapıldı. Çalışmalar halen devam etmektedir…

 

29.06.2011 tarihli fotoğraflar

 

Mart 2014’e ait fotoğraflar

suleymaniye_camii_2014

suleymaniye_camii_2014

 

Linkler:

www.sanattarihi.net

İBB Web Sitesi

Fatih Müftülüğü Web Sitesi

İstanbul Müftülüğü Web sitesi

sinanasaygı.org

 

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir