degisti.com

zamanla her şey değişir…

Eminönü Mahmut Paşa Külliyesi

Eminönü Mahmut Paşa Külliyesi

Mahmut Paşa Külliyesi, Eminönü’nde(http://www.degisti.com/index.php/archives/4313) kendi adını taşıyan semtte, Mengene Sokağı, Mahmutpaşa Mahkemesi Sokağı ve Şeref Efendi Sokağı’nın çevrelediği yapı adası üzerinde yer alır. 1460’lı yılların başında inşasına başlanan ve 1474 yılında tamamlanan külliyenin mimarı Atik Sinan’dır.

Cami, türbe, hamam, han, medrese, imaret ve sıbyan mektebinden oluşan Mahmut Paşa Külliyesi, fetih sonrasının ilk büyük vezir külliyesidir. Bânisi, Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamlarından, halkın “Veli” sıfatını verdiği,“Adni” mahlasıyla şiirler yazan, çağının kültürlü devlet adamlarından biri olan, Mahmut Paşa’dır (ö.1474).Bugün, yapılarından bazıları tamamen ortadan kalkmış olan külliyenin, günümüze ulaşan cami, türbe, hamam ve hanı, türbe dışında,genel tasarımlarıyla fetih öncesi mimarinin özelliklerini yansıtmakla beraber,yapılan onarımlar ve yenilenmelerle büyük ölçüde özgünlüklerini yitirmişlerdir.

İstanbul’un en eski camilerinden biri olan Mahmut Paşa Cami’nin giriş kapısının kemeri üzerinde, spiral kıvrık dallı rumilerle süslü,yapının inşa tarihini veren kitabesi yer alır. Hadikat-ül Cevamî’de, caminin, adı kesin olarak bilinmeyen bir kilisenin yerine yapıldığı yazsa da, bu konuda herhangi bir bilgi mevcut değildir. Kesme taştan inşa edilen ve üstü kitabeli üç kapısı bulunan yapı, plan olarak bir kanatlı camilerdendir. Tabhaneli cami denilen, erken dönem Osmanlı camileri tipinde yapılmış olan cami, kendinden önce yapılan bu tür camilerden bazı plan özellikleri dolayısıyla ayrılmaktadır.

Stalaktit yaşmakla çok abidevi ve gösterişli olan mermer portalinde, inşa kitabesi ile birlikte, iki yan dış sövelerde sekizer satırlık Türkçe tamir kitabesi yer almaktadır. Altı sütunun taşıdığı beş kubbeli son cemaat yeri, yapının batısındadır. Cami, ortada 11 m. çapında ve mihrap tarafında 10.45 m.  çapında arka arkaya iki kubbe ve girişte yan yana beş kubbeden oluşur.

Yan taraflarla orta kubbeler arasında uzanan, 2.50 m. kadar geniş bir koridor, ikişer kapı ile orta bağlantıyı sağlamakta ve kanatlar, üç adet kubbeli eyvan şeklinde bu koridora açılmaktadır. Girişte, ortadaki mukarnas dolgulu küçük kubbe, üç basamakla, bir eyvan biçiminde orta kubbeye açılır. Bunun iki yanındaki yivli ve mukarnas tromplu kubbeler ise, üçer kubbeli kanatlar gibi tümüyle orta bölümden ayrılır. İki büyük kubbe altındaki hacimler, birbirinden büyük bir taç kemerle ayrılmış, bir basamakla aralarında kot farkı oluşturulmuştur. Bu iki kubbede ve üç yan kubbede geçişler, küresel üçgenlerle sağlanmıştır. Dört uçtaki kubbeler ise baklavalı kuşağa oturmaktadır.

Giriş bölümü ve yan bölümlerde görülen, yükseltilmiş zeminler ve kademeli kubbelerle, yapının oldukça karışık bir tasarımı vardır. Mermerden mihrabı, sütunlu ve sarkıtlı olan caminin, mermer minberinin külahı ise ahşaptır. Harimin sol tarafında, altı sütun üzerine, kafesli hünkar mahfili yer almaktadır.

Caminin yüksek kare kaideli, köşeli pabuçlu, tek şerefeli ve kurşun külahlı, kesme taştan minaresinin kapısı, içeridendir.

Cami,17. ve 18. yy.da çıkan kent yangınlarında büyük zararlar görmüş, 1755-1756’da III.Osman tarafından tamir ettirilmiştir. Bu onarımda, son cemaat yerinin mermer sütunları, görünümü bozan taş payelerle kaplanmış, işlemeli mermerden mihrap ve minber yenilenmiştir. Cami 1766 depremi dolayısıyla 1785’te, 1827 yangını dolayısıyla 1828-1829’da tekrar onarım görmüştür. Hünkar mahfili de bu dönemde II.Mahmut tarafından ekletilmiştir.

1936-1940 yıllarında Vakıflar İdaresi tarafından  gerçekleştirilen geniş kapsamlı bir tamir sonrası yapının, minaresi bugünkü halini almıştır. Yine bu çalışmalar sırasında, mahfili teşkil eden ahşap kısımlar ile daha önceden kesme ve yontma taş bloklarının üzerine konulan sıvalar kaldırılmış; kalem işleri ve alçı pencereler yenilenmiştir. Genel strüktür dışında inşa döneminden bir şey kalmayan camide, revak kemer başları, kemerleri, portal ve minare kaidesi dışında bütün aksamın ve taşların değiştiği görülmektedir.

Hadikat-ül Cevamî’de, caminin avlusundaki çeşme ve sebilin, Darüssaade Ağası Mustafa Ağa tarafından yaptırıldığı yazılıdır.

Cami mihrabının önünde yer alan Mahmut Paşa Türbesi, 1473 yılında inşa edilmiştir. Gösterişsiz giriş kapısı üzerinde, üç satırlık inşa kitabesiyle birlikte, 1730 tarihli bir de tamir kitabesi bulunmaktadır. Sekiz köşeli bir plana sahip olan türbe, kasnaksız, 7.37 m. çapında bir kubbe ile örtülüdür. Sekizgenin her yüzü, saçak kornişine kadar yükselen bir çerçeve içine alınmıştır. Bu çerçeve içindeki silmeli ikinci bir çerçeve içinde, altlı üstlü iki pencere yer alır. Birer silmeyle çevrili alt pencereler, dikdörtgen şeklinde olup sivri kemerli nişlerle sona ermektedir. Üst pencereler ise sivri kemerlidir.

Alt pencere aynalarının üst başına kadar olan bölüm küfeki taşı ile, üstü ise çiniyle kaplanmıştır.  Silmelerin ve pencerelerin arasındaki yüzler, alt pencerelerden itibaren, taşların oyulması ve bu yuvalara aynı biçimde firuze ve lacivert renklerde çinilerin yerleştirilmesiyle süslenmiştir. Üst pencereleri içine alan geniş kısımlarda sekizli, üst pencere etrafında damalı, iki pencere ortasında altılı yıldızlar kümesi şeklinde, çini süslemeler görülür. Selçuklu üslubundaki çini süslemeleriyle, İstanbul’un önemli eserlerinden biri olan Mahmut Paşa Türbesi’nin içinde ise hiç süs yoktur. İç zeminde son asırlarda yapılan kadronlu ahşap döşeme görülse de, bunun altında  özgün tuğla döşeme bulunmaktadır. Türbenin ortasında mermer bir kaide üstünde Mahmut Paşa’nın sandukası, kapı tarafında ise oğluna ait daha küçük bir sanduka yer alır.

 Türbe, 1827’de ve 1949-1950 yılları arasında restore edilmiş, bu çalışmalar sırasında çini kaplamalara dokunulmamıştır. Cami ile türbe arasındaki hazirede, saray mensuplarıyla yüksek din ve devlet adamlarının kabirleri bulunmaktadır.

Caminin kuzeyinde yer alan ve ana kapısındaki kitabe 1466-1467 tarihini gösteren Mahmut Paşa Hamamı, Edirne Tahtakale Hamamı ile başlayan büyük hamam ölçüsünün zengin bir örneğidir. İstanbul’un en eski hamamlarından biri olan yapı, çifte hamam olarak inşa edilmiştir. Kadınlar kısmı 1755 ‘deki bir yangında harap olmuş ve 1878’de yıktırılarak yerine Abud Efendi Hanı yapılmıştır. Bugün mevcut olan erkekler kısmının soğukluğu, mukarnaslı kapı nişi ve cephesi ile abidevi görünüştedir. 27m. yüksekliğinde ve 17m. çapındaki kubbesi, mukarnaslı nişlerle duvarlara oturur. Ortasında bir aydınlık feneri bulunan soğukluğun, iki katlı, ahşap soyunma galerileri 18. ve 19.yy’larda yenilenmiştir. Şemseli bir yarım küre ile örtülü bir kapıdan, iki eyvanlı ve iki halvetli ılıklığa girilmektedir. Ilıklık bölümüne olduğu gibi soğukluk bölümüne de hela konmuştur. Sıcaklık bölümü, dört köşesinde nişler olan bir sekizgen, buraya açılan yan eyvanlar ve köşe halveti şeklinde tasarlanmıştır.

Hamam, 1953’de restore edildikten sonra, bir süre yine hamam olarak kullanılmıştır. Daha sonra bir depoya, 1990’lı yıllarda ise çarşıya dönüştürülmüştür.

Mahmut Paşa’nın birinci sadrazamlığı sırasında (1453-1467), hamamla birlikte yapılmış olduğu düşünülen Mahmut Paşa Kervansarayı, 15.yy.’dan kalan tek han örneğidir. Bir zamanlar “Kurşunlu Han”da denilen yapı, bugün daha çok “Kürkçü Han” olarak bilinmektedir. İki katlı, çift avlulu, 128m. uzunluğunda, 68m. genişliğindeki yapının alt katında 48, üst katında 50 odası bulunur. Daha büyük olan kare biçimli avluda, avlu duvarlarına çapraz, iş odaları olarak kullanılan zemin katın üzerine, Hacı Küçük Ahmet Ağa diye isimlendirilen birinin vakfettiği, küçük bir cami yapılmıştır. Daha küçük olan kuzeydeki avlu eğri açılıdır ve eski yapı malzemesi,oldukça harap olmuştur. 17. ve 18.yüzyıllarda çıkan kent yangınlarında zarar gören yapı, birçok kez onarılmıştır. 1900’de çöken kubbe ikinci avluya az da olsa zarar vermiş, daha sonraları ikinci avluda pek çok yeni yapı inşa edilmiştir.

1472-1473 yıllarında yapılmış olan Mahmut Paşa Medresesi, caminin doğusunda inşa edilmiştir. 20.yy’ın başında yıkılmış olan yapıdan, bugün sadece 6.80×7.50m. ölçülerindeki dershanesi kalmıştır. Medresenin biçimi pek bilinmese de paye bakımından ellili medreselerdendir. 1652’de altmışlı medrese yapılmasından, İstanbul’un büyük ve önemli medreselerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. Yapının bugün dershane dışında kalan arsasında bir ilköğretim okulu bulunmaktadır.

Muhtelif divan kayıtlarında Mahmut Paşa Mahkemesi’nin adı geçmekle beraber, mahkemenin, cami içinde işlevleri tam olarak bilinmeyen odalarda hizmet gören bir kurum olarak mı veya bağımsız bir yapı olarak mı inşa edildiği anlaşılamamıştır.

Külliyede yer alan sıbyan mektebi ve imaretten ise günümüze hiçbir iz kalmamıştır.

 

 

 

Kaynakça:

Gündüz, Filiz, “Mahmut Paşa Külliyesi”, DİA, XXVII, s.380,381

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir