degisti.com

zamanla her şey değişir…

Gül Camii – Azize Theodosia Manastırı – Hagia Theodosia Kilisesi

Gül Camii – Azize Theodosia Manastırı – Hagia Theodosia Kilisesi

Hagia Theodosia Kilisesi  yani bugünkü Gül Camii, Ayakapı’da, Yavuz Sultan Selim Mahallesi  Vakıf Mektebi Sokağı’nda  yer alır. Kilisenin ilk inşaası hakkında değişik görüşler vardır. Yapı, Bizans tarihçisi J.Pargoire’e göre; burada daha önce varolan bir kilisenin üzerine, Ayia Eufemia’ya ithafen I. Basileios (867-886) devrinde yapılmış, Latin istilasından sonra da “Azize Theodosia” adını almıştır.

Theodosia, İkonoklazma döneminde(726-842), Büyük Saray’ın Khalke kapısı üzerindeki İsa ikonasının indirilmesini önlemek isterken ölmüş, sonrasında da azize mertebesine yükseltilmiştir. Azize bu kiliseye  gömüldükten sonra, hastalıklarından şifa bulmak isteyenler, Bizans’a gelen hacılar ve seyyahlar tarafından devamlı ziyaret edilmiştir.

Yüksekçe bir tepe üzerinde, adeta bir kale gibi inşaa edilmiş olan Theodosia Kilisesi, kapalı yunan haçı planlıdır ve bir mahseni vardır. Bu mahsen, bir rivayete göre Hagia Theodosia ve Bizans imparator hanedanının bazı ileri gelenlerinin mezarları olarak kullanılmıştır. Bir diğer rivayete göre ise, Hz. İsa’nın havarilerinden ikisi burada gömülüdür. Ayrıca bu mahsenin, şu an kapatılmış olan bir kaç dehlizle, yakındaki Hagia Nikola Kilisesi ve farklı bir kaç noktaya daha yeraltından bağlanmış olduğu söylenir.

Camiye Gül isminin verilmesine dair de değişik rivayetler vardır. Bir rivayete göre; Türkler İstanbul’u fethettikleri gün, Theodosia yortusu sebebiyle camiyi güllerle içinde bulmuşlar; yapı bundan dolayı Gül ismini almıştır. Diğer bir rivayete göre, Gül Baba isimli bir yatırın cami içinde medfun olmasından dolayı yapı bu adı almıştır. Bir diğerine göre; IV.Murat zamanında tamir edilien caminin, kubbe ve çevresi güle benzediği için yapıya Gül adı verilmiştir.

Yapı muhtelif  zamanlarda onarımlar görmüş ve bazı değişiklikler geçirmiştir. Bunun sonucu olarak yapıda birçok dönemin izleri görülür. Pencere ve kemerlerle hareketlendirilmiş dışarıya taşkın apsisin, iki yanında birer küçük apsisi daha vardır. Özellikle yan apsislerde görülen, bol sayıda niş ve tuğla bezemeler ise, yapının 13 yy. sonlarında ya da 14. yy. başlarında tekrar inşaa edildiğini gösterir. Dış cephedeki tuğla örgüsü ve aralarındaki sağır sütuncuk ve kemerler, tipik Bizans mimarisi karakterini yansıtmaktadır. Kilisenin bütün iç yüzeyleri sıva ile kapatılıp, üzerlerine kalem işi tezyinat yapıldığı için iç mekanda Bizans dönemine ait bir süsleme yoktur.

Kilise, İstanbul’un fehtinten sonra bir süre tersanenin alet ve levazım ambarı olarak kullanılmıştır. II.Beyazıt döneminde(1482-1512) cami olan yapıyı, camiye dönüştürme çalışmaları, vakıf kayıtlarına göre ilk olarak 1499 yılında başlatılmıştır. Kilisenin camiye dönüştürüldüğü öne sürülen diğer bir dönem de II.Selim dönemidir. Ancak 1559’da Danimarkalı ressam Melchior Lorichs bir tablosunda, Gül Camii’nin bulunması gereken yerde ahşap çatılı ve minareli bir cami resmetmiştir. Bu resme dayanarak; 1509’daki deprem felaketinde, yapının kubbesinin veya kaidesinin çökmüş olduğu ileri sürülebileceği gibi, II. Selim döneminde camileştirilmediği fakat geniş kapsamlı bir onarım geçirdiği de söylenebilir.

Bugün sadece bir duvarı kalmış olan narteksinin yerine son cemaat yeri yapılmıştır. Son cemaat yeri camekanla kapalıdır. Esas mekan içeriden beşik tonozla, dışarıdan ise kubbe ile örtülüdür. Dönemin Bizans kiliselerinde görülen dik ve yüksek formlu kubbelere karşın, Gül Camii’nin kubbesi son derece basık ve sekizgen kasnaklıdır.  Ana kubbe ve onu taşıyan dört masif paye üzerine oturtulmuş büyük sivri kemerler, yapının Osmanlı mimarisinin klasik döneminde yenilendiğine işaret etmektedir. Yan cepheler, kademeli mahya hattı ile yine bu taraflardaki pencereler de bu döneme aittir. Caminin sade bir mihrabı, taş minberi vardır. Sol arkada ise müezzin mahfili bulunur. Tek şerefeli minaresi taştan yapılmıştır. Minaresinin Barok tarzdaki şerefe çıkması, 1766 depreminden sonra yapılan minarelerin şerefeleriyle benzerlik göstermektedir.

Müller Wiener’e göre, IV. Murat zamanında(1623-1640) da bir onarım gören yapı, son olarak II. Mahmut döneminde(1808-1839) ciddi bir tamirat görmüştür. Bu son tamirat sırasında camiye bir de hünkar mahfili eklenmiştir. Sol üstte ise kadınlar mahfili yer alır.

Cami’nin karşısında, II. Mahmut’un kızı ve II. Abdülhamit’in halası Adile Sultan tarafından 1868 tarihinde yaptırılmış, kagirden, iki katlı  Sıbyan Mektebi bulunmaktadır. Bir ara Adile Sultan Halk Kütüphanesi olarak kullanılan bu yapı, bugün atıl durumdadır. Yine caminin karşısında abdest alma yeri ve onun yanında 1889 tarihli bir çeşme yer alır.

Linkler:

sanattarihi.net

wikipedia.org

fatihmuftulugu.gov.tr

 

 

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

One comment

mehmet savut

selam sevgili okurlar 1963 senesinde gül camminin altındaki mahsenın içine girer çıkardım çoçuktum 10 yaşlarındaydım ozamanlar kapı açıktı ta kı 1967 de ingilizler film çektıler içeride 15 gün kaldılar çekım sırasında içerde sonra demir kapı yaptılar kapatılar yan çephedekı acık pencereyı tasla betanla kapattılar icerisi harıka genis tüneller var bir ucu eyup sultana bır ucusultan ahmete uzanır bız içerıde oralara gitme sansımız yoktu çoçuktuk çok karanlıktı mesale yapıp gırerdık içerıde labrent gıbı yollar var kaybolma rıskıde var cok yuksek tavanlı geniş odarar var su kuyuları var işanlah kultur bakanlığı burayı duyar ve ihya ederse istanbula büyük bir tarıh kazanmış olur istanbulun fethınde bizans burayı sığınak olrak kullanmıstır şimdilik bu kadar yeter zanderım isteyen faceden bana ulasabılır xxsavut xx

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir